Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri, “konser” soruşturmaları ile bir kez daha baskı altına alınmak isteniyor. İktidar, sandıkta kaybettiği yerel iktidarı, yargı eliyle geri almak istiyor. Buna ortak olanlar da Anayasa’yı ihlal suçunu işliyor.

Alican Uludağ

Bu haftanın en önemli konusu, yargının İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri hakkında konser harcamaları nedeniyle adli soruşturma başlatması oldu. 

Geçen hafta ise Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in “terör” gerekçesiyle görevden alınıp tutuklanması tartışıldı. 

Her üç belediye de CHP’li.

31 Mart yerel seçimlerinde yenilgiye uğrayan Cumhur İttifakı, belli ki CHP’li belediyelerin rahatça görevlerini yapmasını istemiyor.

Belli ki Ekrem İmamoğlu hakkındaki “ahmak” davası yetmemiş.

Geçen aylarda da SGK kullanılarak belediyelere haciz kararları aldırılmadı mı? Gerekçe olarak SGK’ya olan prim borçları kullanıldı. 

Erdoğan bir yandan bir kez daha Cumhurbaşkanı adayı olmanın hesaplarını yaparken diğer yandan CHP’li belediyeleri ablukaya almanın hesaplarını yapıyor. 

Burada kullanılan araç ise yargının kendisi oldu. 

Bu ülkede eskiden ordu, demokratik düzeni ihlal ederdi. Bazen darbe yapar, bazen ise muhtıra verirdi. 

Ancak dönem değişti. Şimdi bizzat ordunun yerini yargı almış durumda. Yargı, iktidarın eliyle ülkedeki muhalefet kurumlarının üzerinde baskı aracı olarak kullanılıyor.

Oysa dün askerlerin yaptığı nasıl suçsa bugün de yargının siyasi iktidarın doğrudan talimatı sonucunda CHP’li belediyelere soruşturma açması, onları görev yapamaz hale getirmesi de suç… 

Anayasa’yı ihlal yalnızca askerin eline silah alıp darbeye kalkmasıyla olmaz. Hâkim ve savcılar, siyasi iktidarın talimatıyla görev sınırlarının dışına çıkıp demokratik düzeni bozacak işler yaparsa, bu da Anayasa'yı ihlal etmektir.

Anayasal düzen, yalnızca siyasi iktidardan oluşmaz. Bir ülkedeki demokratik düzen, iktidar kadar onun dışındaki muhalefet ve kurumlarıyla vardır. Diğer türlüsü sivil dikta olur. 

Yargı, bu suçun ortağı olmamalı. 

Eğer bu suça bulaşan hâkim ve savcılar bağımsız ve tarafsız olduklarını iddia ediyorlarsa bu adalet terazisinin neden iktidara hiç dokunmadığını açıklamalılar.

Örneğin düne kadar Melih Gökçek hakkında FETÖ’den yürütülen soruşturma dosyası kapatılmadı mı? Keza onun dönemindeki yolsuzluklara ilişkin bir dava açılabildi mi? Ankapark’ta kamunun milyonlarca lira zarara uğratmasına yargı neden sessiz kaldı?

Demek ki neymiş, bu yargı Anayasa’daki sınırlarının dışına çıkarak iktidarın Anayasa’yı ihlal suçuna ortak olmaktan başka hiçbir şey yapmıyor.