Son bir ayda yaşanan iki olay, Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasındaki gerilimi ortaya koyuyor. Polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit olduğu olayla Emniyet, İstanbul’da bir kadını taciz eden iki şüphelinin serbest bırakılmasıyla yargı suçlandı.

Alican Uludağ

Türkiye’de devlet kurumları arasında rekabet ve gerilim, uzun yıllardan beri hep var olmuştur. 

Özellikle MİT ve Emniyet; yargı ile hükümet arasındaki gerilimlerin örneklerine geçmişte tanık olduk. 

Ancak son aylarda, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları arasında perde arkasında yaşanan gerilim, bugünlerde gün yüzüne çıkmaya başladı. 

Bunun ilk somut örneği, İstanbul’da polis memuru Şeyda Yılmaz’ın 24 Eylül’de şehit olduğu saldırıya ilişkin oldu. 

Polisi şehit eden Yunus Emre Geçti’nin 26 suç kaydı olduğuna ilişkin İçişleri kaynakları tarafından bir iddia ortaya atıldı. Ancak sanıldığının aksine şüpheli hakkında UYAP’ta 19 dosya vardı. Bunlardan 5’i hakkında takipsizlik verilmişti. Bu bilgiyle, “polis yakalıyor, yargı bırakıyor” algısı Adalet Bakanlığı aleyhinde oluşturuldu. 

Tartışmalar sürerken gerçeğin tam tersi olduğu ortaya çıktı. Hakkında annesini kasten yaralamaktan adli kontrol kararı bulunan şüphelinin, adli kontrolü ihlal etmesine karşın Emniyet’in bu durumu savcılığa bildirmediği anlaşıldı. Bu nedenle eleştiri okları İçişleri’ne döndü. 

Ancak bugün belli ki Emniyet/İçişleri cephesi, yargıya ve Adalet Bakanlığı’na bir misilleme yaptı. 

İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde evine gitmekte olan 25 yaşındaki İrem A.’nın Semir Tarhan ve Ömer Konu adlı iki şüpheli tarafından cinsel tacize maruz kaldığına ilişkin görüntüler medyaya sızdırıldı. Aynı zamanda iki şüphelinin de savcılık tarafından serbest bırakıldığı bilgisi paylaşıldı. Bu haberin ardından eleştiriler bir kez daha yargıya döndü. Yargının taciz şüphelilerini serbest bırakması eleştirilmeye başlandı. 

Ancak olayın 10 gün önce yaşanmasına karşın görüntülerin bugün yayımlanması dikkat çekiciydi. Üstelik şüphelilerin, mağdure kadın şikayetçi olmadığı için serbest kaldığı da anlaşıldı. Sosyal medyada yapılan eleştiriler üzerine iki şüpheli hakkında yeniden gözaltı kararı çıkarıldı.

Elbette bu haberin Adalet Bakanlığı cephesinde rahatsızlık yarattığı açık.  

Bu gerilime paralel olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya arasında da rekabet var. Yerlikaya, bakan koltuğuna oturduğundan bu yana her sabah Türkiye’nin çeşitli noktalarında yapılan operasyonları paylaşıyor. 

Ancak bu operasyonlar, kuşkusuz savcılıkların kontrolünde yapılıyor. Hatta yargıda, Bakan Yerlikaya’nın adli konulara ilişkin açıklama yapmasına ilişkin de bir rahatsızlık oluşmuş durumda. Diğer bir rahatsızlık, gözaltına alınan şüphelilerin dosyalarının yeterli dolulukta olmaması. 

Birçok hâkim, bazı dosyaların yeterli delil olmadan önlerine geldiğine dikkat çekerken, beraat vermeleri halinde eleştirinin polise değil yargıya geldiğine işaret ediyor. 

İki bakanlık arasındaki gerilim nereye taşınacak, şimdilik bilmiyoruz. Ancak bu durumun Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde gündeme gelmesi yüksek olasılık.