Hayatımız, tek başına geldiğimiz ama yaşam süremiz boyunca birçok insanın bize eşlik ettiği bir sahne gibi. Üstelik, sahnede kalma süremizi hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu iyi mi, kötü mü bilmiyorum. Belki de ne kadar süremiz olduğunu bilsek, anlamsız şeylerin peşine düşüp, bu kadar kaybolmazdık.
Emel Zalaltuntaş
Ne kadar zamanımız kaldığını bilmeden ‘’Bugün de bitti’’ diye sevinen, ne kadar çok insan var içimizde belki de yaşadığı günün, son günü olduğunu bilmeden. Yaradanın Dünya üzerinde bize verdiği sahne ve zaman o kadar kıymetli ki; orayı cehenneme veya cennete çevirmek bizim elimizde olabilir. Bu hikayenin içinde evet kader çizgimiz var, seçemediklerimiz ve değiştiremeyeceklerimiz de var ama her gün bize gelen, seçimlerimizle birlikte değişen gökten gelen hediyelerimiz de var. Hepsi ihtiyacımız olan, bizi biz yapacak, kendimizi bulmamızı sağlayacak hediyeler…Bu hediyelerin hiçbiri ceza değil hepsi bize özel, bizim hikayemize özel ve her seçimimizle, değişebilen hediyeler belki de. Neyi veya kimi seçiyorsak, onun bu dünyaya katacağı anlam ve rolü üzerinden, kendimize bir adım daha yaklaşıyoruz ya da geleni kabul etmeyip bir sonraki hediyenin yol almasını sağlıyoruz. Hediyeler her zaman güzel olmayabilir; bazen içinden acı dolu bir haber, hastalık, ihanet, kızgınlık, sevdiğimiz birinin kaybı da olabilir, bazen isyan ettirir. Dön bak kendine, bu sana neden geldi; neyi görmemezlikten geldin; hastalıksa kendini mi unuttun? Hiçbir hediye boşa gelmedi, gelmeyecek.
Veeeee bu hediyeler, bazen de bize kim olduğumuzu göstermek için, birilerinin kucağında gelir. Beyninde ve kalbinde sana sürekli değersiz olduğunu söyleyen, bir iç sesle yaşıyorsan üzgünüm ama hayat sana düşündüğünü haklı çıkaracak insanlar gönderecektir. Bu kesinlikle bir ceza değildir belki de oyunun kuralı budur yani kendine değer vermeyi öğrenmen gerekir çünkü hayat sana sadece sende olanı verecektir.
‘’Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Karşımıza çıkan her insanın bir nedeni vardır. Bazen bize dost olurlar, bazen ders olurlar.’’ ELSHAN ORUJOV
Hayat sürekli önlemler alarak, kontrol edebileceğimiz bir sahne değildir, belki de bazen içinden sürprizler de çıkabilir. Beklenmeyen hediyeler bizi korkutabilir ama şunu unutmamak gerekir hiçbir şey, hiç kimse vaktinden önce veya vaktinden sonra gelmez. Hayat yaradanın kusursuz planı doğrultusunda işler, bazen her şey sadece bizlik değildir. Bu dünyada yaşayan milyarlarca insan sadece kendi kaderini ve seçimini yaşamaya gelmiş olamaz, hepimiz birbirimize bağlıyız ve bu bağın kelebek etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Seçimlerimiz sevgi düzleminde mi, korku düzleminde mi, bunlar da göz ardı edilmemesi gereken şeylerdir. Korku düzleminde yaşayan biri, konfor alanından çıkmamak için, çoğu zaman kendisi için sürpriz olacak bir hediyeyi, kendi eliyle itip, ne kadar şanssızım diye isyan ederken de bulabilir kendini. Bazen çok korktuğumuz hediye paketleri, olmasını yıllardır beklediğiniz şeyin ta kendisi de olabilir. Tek yapman gereken, korkmadan o paketi açmak ve içinden çıkanı mükafatıyla veya bedeliyle kabul etmektir. Bu kadar kusursuz işleyen bir sistemin içinde, bu benim için uygun değil, bunu kabul etmiyorum demenin çok ta faydası olmayabilir çünkü sen sistemin bir parçasısın ve yaşarken sadece kendi hikayenin değil aynı zamanda var olan sistemin akışını belirleyen büyük resmin bir parçasısın.
Bu dünyadan, vaktimiz dolduğu zaman gideceğiz bu sebeple Oğuz Atay'ın ‘’Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım, kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım’’ dememek için geleni sevgiyle kabul edin, sizin bilmediğinizi yaratan biliyor, ona güvenin.