İnsan doğduğu andan itibaren önce ailesinden sonra da hayatına dahil olan insanlardan ne çok şey öğreniyor değil mi? Öğrendiklerimizin bizim için doğru mu yoksa yanlış mı olduğunun ayrımını ancak hayatımızda uygulayıp, sonuçlarını gördüğümüz zaman algılayabiliyoruz.

Gerektiği yerde çekinmeden ‘’hayır‘’ demesini bilen kişi, geçmişte dediği ‘’evet’’lerin pişmanlığını yaşayan kişidir.

- Tom Robbins

Bazen doğru sandığımız öğretilere o kadar sıkı tutunuyoruz ki, bedeli ne kadar ağır olursa olsun tutunmakta ısrar ediyor, bırakmaya korkuyoruz. 

Oysa çocukken istemediğimiz bir şeyi yapmamak için nasıl da direniyorduk belki bu direnişler cezalandırılarak ortadan kaldırılıyordu, belki de sevgiyle, hoşgörüyle kabul ediliyordu. Cezalandırılarak   direnmemeyi öğrenen çocuklar daha sonra boyun eğmeyi öğrenen, uslu çocuk tabiri ile toplumda örnek çocuk ilan ediliyordu. Kimdi örnek olan, ne istediğini bilen mi, yoksa istenilene boyun eğen mi? Hayır demenin bedeli vardı; mesela arkadaşlarınla buluşman, oyun oynaman yasaklanabiliyordu ya da aile içinde sevilmemekle tehdit edilip, öfke ve tehdit dolu suçlamaya hatta belki şiddete bile maruz kalan çocuklar vardı. Bizler kendimiz olarak var olmak, olduğumuz gibi kabul edileceğimizi ve sevileceğimizi bilmek dışında, her şeyi öğrendik galiba.  

Hayır demenin arkasındaki hayrı görmek gerekir. Çoğumuz çevremizdeki insanları memnun etmek için   hayır demekte zorluk çekeriz çünkü içimizden hayır demek gelse bile, bir türlü susmayan iç sesimiz, bizi korkutmak üzere dizayn edilmiş gibi harekete geçer. Esasen iç sesim dediğimiz şey de aslında bizim içsesimiz olmayabilir, bu ses çoğu zaman bize hayır demenin bedeli olduğunu söyleyenlerin sesidir. Bazen insan kendi iç sesini o kadar çok susturabilir ve sezgilerini o kadar bastırır ki en sonunda yıllarca söylenmemiş hayır kelimesi belki de hiç olmadığı kadar sert söylenebilir. Oysa diyemediğimiz her hayır ,sınırlarımızın ihlali gibi bir etki yaratır. İnsanlara hayatımızın içinde elini, kolunu sallayarak gezebileceği algısının oluşmasına izin vermemeliyiz çünkü kırılmasın diye üzerine titrediğimiz insanlar için kendine düşman olmuş bir insana dönüşebiliriz. O güne kadar denilmemiş tüm hayırlar, bizde sadece kocaman bir pişmanlık, suçluluk, öfke veya değersizlik duygusu oluşturabilir.

Gördüğünüz gibi eyleme geçmediğiniz, söylemekten kaçtığınız basit bir hayır kelimesi, yanında bir sürü olumsuz duyguyu getiriyor ve bu duygularla ilerleme şansımız yok  gibi. Sonuç olarak sürekli geçmişin etkisi altında yaşarız çünkü ortada çözülmemiş, halı altına süpürülmüş birçok şey vardır ve biz hayır demeyi öğrenene kadar da sonu gelmez. Oysa herkesin sınırları olmalıdır, kişi istediği veya istemediğini rahatlıkla dile getirebilmelidir. Burada suçlu aramak, en faydasız düşünce biçimi olur.

Kendimizi haksızlığa uğramış hissetmek asla bir çözüm değildir. Biz çizgilerimizi net bir şekilde belirtmediğimiz sürece, kimse bizim içimizden geçenleri bilemez, burada öğrenilmesi gereken şey; bizim kendi sınırlarımızı belirlememizdir ve bu dersin bize katkısı, iç huzuru yakalamak olacaktır. Özgürce, korkmadan, ne istediğimizi ve istemediğimizi belirtmek bizim sorumluluğumuzda olan bir şeydir ve bunu belirttiğimizde alacağımız ödül de, ödeyeceğimiz bedel de bizim kararımızın sonucudur. Yani ortada suçlayacak kişi veya kişiler ya da mağdur yoktur, kendimize kurban rolü biçerek bu derslerden anlamlı bir şey öğrenemezsek sadece kısır bir döngünün içinde yaşadığımızı zannederek, burada bize ayrılan zamanı tamamlamış oluruz. Buraya insanları memnun etmek için değil kendimizi keşfetmeye geldik; binlerce kez denediğimiz ve sonuç alamadığımız yöntemleri denemekten vazgeçerek cesaretle denenmemiş yöntemleri denememiz lazım. Bizi olduğumuz gibi kabul eden, koşulsuz seven insanlarla olmayı tercih etmemiz, kendimizi sevmemizi, sevilmeye değer olduğumuzu fark etmemizi ve gerektiğinde hayır demenin bunu değiştirmeyeceğini öğrenmemizi sağlar. Bizler sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. 

Başkalarına evet derken kendinize hayır demediğinize emin olun. 

- Paulo Coelho