Süreyya ORAL
Mesleğe foto muhabiri olarak başladığım için pek soru sormak adedim yoktu.. Fotoğrafları çeker, haber kısmını olayı birlikte izlediğimiz muhabire bırakırdım.. Bazen te...
Süreyya ORAL
Mesleğe foto muhabiri olarak başladığım için pek soru sormak adedim yoktu.. Fotoğrafları çeker, haber kısmını olayı birlikte izlediğimiz muhabire bırakırdım.. Bazen tek gittiğim olaylarda ise dönüşte haberi de yazmak bana kalırdı…
Bu arada izlediğim siyasi olaylarda da sadece fotoğraf çekmiştim.. Hiçbir zaman soru sormak aklıma gelmemişti veya sormayı düşündüğüm soruları mutlaka bir arkadaşım ve ağabeyim sormuştu.. Böyle bir çalışma ortamı içindeyken askere gitmiş askerlik dönüşünde ise dışardan çalıştığım Milliyet gazetesinde göreve başlamıştım.. Gece muhbirliği yapıyor. Olayları izliyor gerektiğinde fotoğraf çekmeye de gidiyordum… Siyasi bir konu olduğunda ilgili muhabir arkadaşı arıyor ondan destek alıyor ve haberi ona göre yazıyordum…
Nöbetim sırasında temsilcimiz Orhan Tokatlı aradı , geçmiş gün olayı hatırlamıyorum, bir konu anlattı ve onu Başbakan’a sormamı istedi. O dönemde Süleyman Demirel Başbakandı.. Bir çok olayda karşılaşmış ancak direk konuşma imkanımız olmamıştı.. Rehberden numarasını buldum ve çevirdim.. Ben bir sekreter veya evde görevli birisinin telefonu açmasını beklerken . telefon iki zil sesinden sonra açıldı ve çıkan kişi “ben Süleyman Demirel” deyince birden ne diyeceğimi bilemedim.. Çünkü bu meslek yaşantım boyunca karşılaştığım yüz yüze ilk konuşmamızdı.. Kısa bir duraklamadan sonra kendimi toparladım ve konuyu anlatarak bilgi aldım… Kendisine teşekkür ettim. O da “Orhan’a selam söyle“ diyerek telefonu kapattı.. Bu görüşmeden sonra Demirel’in söylediklerini ve selamını Tokatlı’ya illettim.. O da bana haberin çerçevesini bana anlattıktan sonra haberi yazdım…