Utku ŞENSOY
Büyük felaketin ardından iki haftadan fazla bir zaman geçti, 14 milyona yakın insanımızın yaşadığı deprem bölgesindeki yıkımın boyutlarını çok daha çarpıcı bi...
Utku ŞENSOY
Büyük felaketin ardından iki haftadan fazla bir zaman geçti, 14 milyona yakın insanımızın yaşadığı deprem bölgesindeki yıkımın boyutlarını çok daha çarpıcı biçimde görmeye başladık. Bölgedeki 800 küsur bin yapıdan100 binden fazlası yıkık ya da ağır hasarlı. 50 bine yakın can yitirdik, çok daha fazlası yaralandı, yüz binlercesi ailesini, evini, işini, okulunu yurdunu kaybetti. Depremin yol açtığı hasarın boyutları o kadar büyük ki, Gölcük depreminden edindiğimiz tecrübeyle, felaketi yaşayanlar için büyük yaranın izlerinin silinmesi için aylar değil yıllar gerekecek. 296’ncı saatte bile Suriye uyruklu 2 kişinin kurtulduğunu düşünürsek, 2 haftadan önce başlayan enkaz kaldırma çalışmalarının aslında bir yerde cinayete eşdeğer olduğunu düşünenler pek de haksız değil. Yıkılan binaların enkazı arasında dolaşan depremzedeler, molozlar arasında çaresizce anılarını arıyor. Belki hatıra bir resim, elbise, örtü ya da dantel örtü. Aslında çaresizliğin resmidir bu, sözün bittiği yerdir.
Nasılsa ülkemizde sorumluluğu üstlenme ya da suçluluk duygusuyla hata yaptım deme cesareti ya da kültürü olmadığı için, istifa vb. mekanizmalar asla işlemez, işlemesi de beklenemez. Bu bağlamda hepimizi derinden etkileyen görüntüler arasında şimdilik suçlu aramak yersiz. Konu bir tek Rönesans rezidans ya da Kahramanmaraş’taki Ebrar sitesi Aydın, İsabey, Seçkinler, Gülbike ya da Adıyaman'daki Özkan apartmanlarının müteahhitleri ya da diğer müteahhitleri bulma meselesi hiç değil. Nasılsa birkaç günah keçisi bulup atarız kurtlar sofrasına mesele kapanır gider. Yüzbinlerce insanımız soğukta tir tir titrerken, o binalar yapılırken yapı denetimden belediyelere, çevre bakanlığına kadar onlarca imza atanlar da sıcacık yuvalarında mışıl mışıl uyumaya devam eder. Ana konu top yekun çarpık anlayış, meselelere bakış açısı sorunudur. Ana sorunun, kural tanımazlığın, sistemsizliğin bozuk düzenin, kirlenmişliğin, adam kayırmacılığın, kar hırsı ve aç gözlülüğün sonucu olduğunu bir şekilde idrak etmemiz gerekir.
[caption id="attachment_265348" align="alignnone" width="700"]
Zaman enkaz kaldırma, yara sarma zamanı[/caption]
Dünya üzerinde sürekli depremler yaşanıyor, yılda 800 binden fazla sarsıntı oluyor. Karada, deniz diplerinde yaşanan bu sarsıntıların çok büyük kısmını hissetmiyoruz. Anadolu’muz da canlı deprem kuşağı üzerinde. Yurdumuzun nereyse dörtte üçü 1 ve 2’nci derece deprem bölgesinde yer alıyor. Yılda 24 binden fazla küçük veya büyük deprem yaşıyoruz. Artçı sarsıntıların güçlü biçimde devam ettiği bir dönemde yapılan hataları, suçluları konuşma zamanı değil, önce felaketten kurtulanları tahliye edelim, sağ salim sıcak bir yuvaya, aşa ulaştıralım, onları elbirliğiyle sokaktan kurtaralım.
Depremin vurduğu 10 ilimizde toplam 14 milyona yakın insanımızın yaşamları alt üst oldu, ilmek ilmek kurdukları dünyaları başlarına yıkıldı. İlerleyen aylarda hasarın gerçek boyutunu, sadece onları değil, ülke genelinde hepimizin yaşamını derinden etkilediğini, sarsıntının tesirini daha fazla hissedip, büyük tabloyu görebildiğimizde acı gerçekle işte o zaman yüzleşeceğiz. Adana, Hatay, Gaziantep gibi kentlerimiz, ülke tarım ve sanayiinin de önde gelen illeri. Bu bölgenin tarımdaki payı yüzde 15, sanayideki payı ise yüzde 11cıvarındadır. Uzmanlar, deprem bölgesini yeniden yapılandırıp ayağa kaldırmak için ekonomik dar boğazdaki ülkemizin 100 milyar dolara yakın ilave kaynağa ihtiyacı olduğu ifade ediyor. Bu miktar üretim ve istihdamla mı kapanır, borçla mı, daha fazla vergiyle mi onu zaman gösterecek.
Bu zor süreçte sırça köşklerinde oturup işkembeden atma alışkanlıkları olanlara kulak asmayalım. Kıyameti yaşayan yüz binlerce insanımız evsiz, barksız, işsiz ya sokakta ya da soğuk çadırlarda. Zaman ulusça seferber olup onlara ulaşma, geçici iskana, tek göz oda da olsa prefabrik konutlara yerleştirme zamanı, önceliğimiz bu kardeşlerimiz olmalı. Bilahare nerede hata yaptığımızı, sorumluların kimler ve neler olduğunu tartışır, yazar, çizeriz. Bundan sora yapılması gerekenleri, diğer hususları enine boyuna tartışır, suçluların kanun önüne çıkarılmasını sağlarız.
Zaman defter tutma ya da not etme zamanı değil, elbirliği ile hızla yaraları sarma zamanı. Şunun şurası seçime 3 aydan az bir süre kaldı, bakalım yurttaş neleri not etti zaten o zaman sandık gösterecek her şeyi.