1999 yerel seçimleri öncesinde basının bu kadar bölünmediği yıllarda illerin kuvvetli adaylarının TV kanallarına çıkarak birbiriyle tartıştığı yıllar… Ankara’nın o dönemdeki başkan adayları olan başkanlık görevinde bulunan Melih Gökçek ile DSP’den aday olan Doğan Taşdelen, İstanbul’da bir televizyon kanalında tartışma programına çıkmışlardı...
Süreyya Oral
Stüdyoda karşılıklı masalarda oturan iki adaydan Gökçek’in önünde orta kalınlıkta bir klasör vardı ve üzerinde Doğan Taşdelen yazıyordu… Klasör Doğan Taşdelen’in oturduğu yerden rahatlıkla görebileceği bir konumdaydı…
Tartışma programı başladı iki aday da karşılıklı konuşuyorlar ve birbirlerini eleştirirken neler yapacaklarını da anlatıyorlardı...
Ancak salonda dikkati çeken bir durum vardı... Taşdelen konuşurken gözü hep dosyada ve acaba içinde neler var endişesi taşıdığı sarf ettiği cümlelerin arasında kendisini gösteriyordu…
Ancak işin sırrı program bittikten sonra ortaya çıktı ve Doğan Taşdelen’in rahat bir nefes aldığı ve rahatladığı görüldü..
Aday Melih Gökçek, Taşdelen’i psikolojik bir baskı altında tutabilmek için üstüne Taşdelen’in adını yazdırdığı ancak içindeki kağıtlarda yazılı hiçbir şeyin bulunmadığı, yani karşısındakini psikolojik baskı altında tutabilmek için boş kağıtlarla doldurulmuştu…
Bu her hareketin mübah görüldüğü siyaset sahnesinde insanın aklına gelmeyecek bir yöntemdi.. Tartışmalar sırasında kişilerin birbirlerine arada sırada ağıza alınmayacak cümleler kullanmalarının hoş görüldüğü ülkemizde bu çok farklı bir yöntemdi…