Okullar yavaş yavaş kapanıyor, tatil mevsimi başladı, Antalya sezona turist rekoruyla başladı. Bu yıl tüm zamanların turist rekorunu kırmaya hazırlanan Antalya’da Almanlar ilk sırada. 1 Haziran tarihi itibarıyla Antalya 4 milyon barajı aşıldı! Geçen yıla göre yabancı konuk sayısında yüzde 15’lik bir artış yaşanıyor. Bölgeye sadece bir günde hava yoluyla 90 bine yakın turist geldi.
Utku Şensoy
Yukarıda sıraladığımız bu veriler, on binlerce kişinin ekmeğini yediği bacasız sanayiimiz turizm sektörü için son derece sevindirici, nazar değmesin! Her şey dahil (HD) ya da Ultra Her şey Dahil (UHD) sistemde mükemmel otellerde sınırsız yeme içme 80-90 Avro gerçekten de son derece uygun. Ancak kim için dersek tabii ki de yurtdışında çalışan ya da emekli olan AB yurttaşları için. Onlar kendi ülkesinde bu paraya bir öğün yemek yiyemez. İşte bu nedenle bir kez gelen hemen her yıl 10-15 gün güney sahillerimize gelip deniz-kum-güneş üçlemesinin ve leziz Türk mutfağını doyasıya tadıp sınırsız içkisini yudumlayabiliyor. Bunların acente ve otel dışında sokaktaki esnafa bir katkısı var mı derseniz HD sistemde ne yazık ki pek yok. Sokaktaki esnaf ancak kırıntılarla yetinmek zorunda kalıyor.
Elin Avrupalısına son derece uygun olan bu rakamlar yurdum insanı için nasıl derseniz durum içler acısı. 80-90 Avroluk fiyatları 35’le çarpın, 2 çocuklu bir ailenin gecelik konaklaması çocuk indirimine rağmen 8-10 bin lirayı bulur. Bir haftalık bir tatilin maliyeti yol masrafları dahil en az 80-90 bin liraya çıkar. Asgari ücretin 17 bin lira çalışanların çoğunluğunun ortalama ücretlerinin 20-35 bin lira seviyesinde olduğu ülkemizde, hal böyle olunca ancak şanslı olan “Crème de la crème” kaymak tabaka ya da mutlu azınlık bu muhteşem tatili gerçekleştirebilir. Emekli ve dar gelirli ise evinde televizyonları karşısında magazin ya da gezi programlarını izleyip buralarda neler olup bittiğini uzaktan görüp hayal kurabilir. Akaryakıtın litresinin 40 lira olduğu ülkede yurdum dar gelirli insanının eski bir aracı olsa dahi sahil yörelerinden geçtik, birkaç yüz kilometre mesafedeki memleketine gitmeye imkan bulamıyor. Araç sahibi olmayan çoğu dar gelirli ve emekli ise, uçaktan geçtik, otobüs fiyatlarındaki maliyetlerden dolayı fahiş bilet fiyatlarından memleketine gidip akraba taallukat, eş dost ile hoş beş etmeye, bayramlaşmaya gücü yetmiyor. Bu kesimin tek derdi geçim ve ay sonunu getirebilmek.
Öte yandan konunun bir başka yönüne bakacak olursak, son yıllarda Türkiye’deki yemek fiyatları sıklıkla komşu ülkelerle kıyaslanıp bizde yüksek oluşundan yakınılıyor. Yunanistan, Bulgaristan ya da Romanya’ya hatta Balkanlar’a gidip gezenler iyi bilir, hakikaten adamların girdi maliyetleri bizdeki gibi yüklü olmadığı için leziz yemekler, deniz mahsulleri Türkiye’nin yarı fiyatına! Böyle devam edecek olursa HD sistem bile bizi kurtaramayabilir. Belki Fransa-İspanya-İtalya’ya göre daha ucuz olabiliriz ama yakın coğrafyamızdaki rakiplerimizin fiyat politikaları yeme-içme sektörünün ucuzluğu yakın gelecekte turizmimizi baltalayıp dünyada ilk 6 destinasyondan biri olma özelliğimizi yitirmemize neden olabilir. Buna acil bir çözüm bulunması lazım.
Tatil emekli ve dar gelirliye haram
Önümüz bayram, uzun Kurban Bayramı tatilinde dar gelirli ve emeklinin memleketine gidip bayramlaşma yapıp, kurbanını kesecek maddi güçten yoksun olduğunu ifade ettik. Ortalama 10-12 bin lira emekli maaşıyla tüm bunları nasıl yapsın? Geçinsin mi, kenara üç kuruş para mı biriktirsin, evlatlarına katkı sağlamayı mı hayal etsin? Bir araştırmaya göre halkın yarısına yakınının tasarruf edecek geliri yok! Yurdum dar gelirli insanı ve emeklinin yastık altı altını bile günümüz koşullarında hayal oldu, eskiden kalan 3-5 altınlık bir birikimi varsa onu elinde tutmaya çabalıyor. Yine aynı araştırmaya göre halkın yarısı tatil nedir bilmiyor. Elin Alman’ı te Kuzey Denizi sahilindeki kasabasından, Rus’u ise Sibirya’nın en uç köşesi Viladivostok’tan çıkıp bizim yer yüzü cenneti güney sahillerimize kadar gelip keyifle tatilini yapabiliyor, yurdum insanının yarısı bunu hiç yaşayamıyor! El alem, saatlerce uçup binlerce kilometre uzaklardan sahillerimize akarken yurdum insanı 3-5 yüz kilometre uzağındaki cennet yörelerimize neden gidemiyor? Bu tezat büyük bir adaletsizlik değil midir? Nerde kaldı ülke kaynakları ve zenginliklerinin adil biçimde bölüşülmesi? Sözde adil düzende ezilen, hor görülen, sırtına yük bindirilen neden her zaman çalışıp üreten işçi, çiftçi ve üretici? Onlarca yıl hizmet edip primlerini yatıran emeklimizin Avrupalı emekliyle arasındaki bu uçurum neden? “Küresel Emeklilik Endeksi” ne göre, Türkiye’deki emekliler, gelir bakımından dünya sonuncusu. Endekse göre Türkiye, yüzde 36 ile 44 ülke arasında sondan ikinci sırada. Emekliler açısından Türkiye’den daha kötü olan tek ülke yüzde 10 ile Hindistan. Yönetenlerin bu sorulara kafa yorması, acil bir çözüm bulması gerek.