Süreyya Oral
Hasta yatak kapasitesinin kapadıkları hastanelerinin yatak kapasitesi kadar veya biraz fazla olmasını hep göz ardı ettiler. Hiç tereddüt etmeden planlı kalkınmanın temel taşı olan DPT’yi kapatırken, KİT’leri özelleştirip satarken hiç tereddüt etmediler..
Sosyal devlet fikrini bir kenara bırakıp her şeyden para kazanmayı kendilerine prensip edindiler. Bu getirmek istedikleri sistemlerin ekonomiye ne kadar yük getirdiği yeni yeni ortaya çıkıyor.
Fakat nerede hata yaptıklarını bir türlü tartışıp kabullenmiyorlar. Bu kibrin sonucu ise halkımıza pahalıya mal oluyor.. Çocukluğumuzda harçlıklarımızdan sarı renkli Kızılay zarflarına koyar yardımda bulunurduk ve bunu göğsümüzü kabarta kabarta yapardık.. Çünkü bilirdik bu bağışların gerçek sahiplerine ulaştıracağını.. Ne zaman iki yıl önce doğu ve güneydoğu depremden büyük hasarla çıktı ve Kızılay para karşılığı çadır satmaya kalktı… İşte o zaman yıllardır biriken Kızılay’ın itibarı bir anda yerle bir doldu..
Bir kamu kuruluşu olan TÜİK ise yıllardır itibarı yerlerde görev yapıyor.. Hiç kimse bu kurumun istatistiklerine güvenmiyor… Nedeni de gelince görünen gerçekler.
Biz bu kurumlara nasıl itibar kazandıracağımızı kara kara düşünürken devreye özel hastanelerin yoğun bakımları girdi.. Devlet hastaneleri yerine özel hastanelerin yoğun bakımlarına yatırılan ve burada hayatlarını kaybeden çocuklar gündeme bomba gibi düştü. Bu erken doğum yapan annelerin ve çocuklarının özel hastanelere taşınmalarında kritik rol oynayanın ise acil ambulansları olduğu açığa çıktı…
Bu saatten sonra ben acil hasta olsam ambulans çağırma yerine taksi ile istediğim hastanenin yolunu tutmayı düşünmeye başladım.. Bizi bu günleri gösterenlere söyleyecek söz bulamıyorum…Halkın güvenini bu kadar sarsan sistem ve uygulamaların tartışılmasının şapkanın önümüze konularak düşünmemizin zamanı çoktan geldi. Artık hamaset dolu nutukların çöpe atılmasının zamanı çoktan geldi…