En çok sömürüye uğrayan, hakkı ödenemeyenlerden biri de gündelikçi ev emekçileridir. Geçen sezonun en çok izlenen “Kirli Sepeti” dizisinde yaşamları anlatılan gündelikçi ve yatılı ev kadınları çalışma hayatının mihenk taşıdır.
Şükrü Karaman
Ağır iş koşullarına karşın haklarını yeterince aldıkları söylenemez. Sabahın kör karanlığında yoksul mahallerinden yola koyularak varsılların gösterişli villa, yazlık ve dairelerine temizliğe giderler. Çoğunluğu sosyal güvenlikten yoksun, kaçak emek harcayarak ev temizler, hasta ve çocuk bakar. Evin hanımefendileri tarafından bazen yaptıkları iş beğenilmez, aşağılanır, horlanırlar. Sırf ekmek parası için bunu göze alırlar. Onlar Kirli Sepeti’nin emekçileridir.
Onlar, lüks sitelerde, plazalarda, iş yerlerinde, konutlarda, villalarda mesai kavramı olmaksızın ter akıtan emekçiler. Sabahın alaca karanlığında ağzına dek dolu dolmuş ve otobüslerle gündelik işe yetişmeye çalışan gariban insanlar. İşsizlikten evde oturan kocasına ve okula giden çocuğuna emeği ile para yetiştirmeye çalışan kol gücüne sahip olanlar.
Onlar bazılarının toz bezi olarak küçümsemeye çalıştığı onuru ve emeği ile ekmek parasını kazanan bireyler. Onlar bir gün işe gidemezse aç kalanlar.
Ev temizliği işleri yapan, hasta ve yaşlı bakımını üstlenen, çamaşır yıkayıp ütü yapan, kısaca ev içi hizmetlerin tümünün her aşamasında yer alan, her gün evimizi, çocuğumuzu ve hastamızı emanet ettiğimiz kadın emekçilerin sayısı 2 milyona yakın. Bunların yüzde 90’ı kadınlardan oluşuyor. Ev emekçilerinin yüzde 2’si kayıt içinde, yani sigortalı. Geriye kalanı sosyal güvenceden yoksun ter akıtıyor.
Bu denli yüksek sayıya karşın sadece yüzde ‘2’si sigortalı, yani sosyal güvenceye sahip. Yüzde 98’inin hiçbir güvencesi yok. Sadece gündelik aldığı para ile geçinmeye çalışan ev emekçilerinin büyük kesimi sosyal güvenlik haklarından yararlanamıyor. Eğer bu insanlar hastalansa veya iş kazası geçirse hastanelerden, sağlık kurumlarından yararlanamayacak. Eşi üzerinden de sigorta güvencesi yoksa para ödeyip sağlık hizmeti alabilecekler.
Asgari ücretin artışı ile ev hizmetlerinde çalışanlar için ödenecek prim de yükseliyor. Bir ay içinde 10 günden az ev işlerinde çalışan emekçiler için sadece iş kazası ve meslek hastalığı primi ödeniyor. Evlerde 10 gün ve üzerinde fazla çalışanlar için GSS ile emekliliği kapsayan sigorta primlerinin yatırılması zorunlu.
10 günden az çalışanlar için her gün için asgari ücretin günlük tutarının yüzde 2’si kadar, 10 gün ve üzerinde çalışanlar için ise günlük asgari ücretin yüzde 37’5’i kadar prim, çalıştıranlar tarafından ödenmek zorunda. Çalıştırdıkları işçilerin sigortasını yaptırmayanlara para cezası uygulanıyor.
Ev emekçileri yetersiz önlemler sonucunda birçok meslek hastalığı ile karşı karşıyalar. Yetmezmiş gibi işyerlerinde ahlak yoksunu kişiler tarafından cinsel ve fiziksel saldırıya, şiddete uğruyorlar. Ev hizmetlerinde çalışan her 10 kadından 3’ü bu tür çirkin saldırı ve mobbinge maruz kalıyor. Üç beş kuruşa, sigortasız çalıştıkları işyerlerinde hayvani güdülere sahip ahlaksızların saldırılarına uğramaları en büyük sorunları. Toplum olarak bu çirkinliğe karşı şiddetle karşı çıkmak zorundayız.
Haklarının güvence altına alınabilmesi için mutlaka 5510 sayılı iş yasası kapsamına dahil edilmeleri şart. 2 milyon emekçiden yüzde 2’sinin kayıtlı olması durumun vahametini ortaya koyuyor. Mesleki standartlara kavuşturularak, çalışma koşullarının iyileştirilmesi kaçınılmaz. Onlar toz bezi değil, kol gücüne dayalı ev emekçileri.
Yerliler kadar Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Afganistan, Ukrayna ve Rusya’dan gelen kadınlar da ev hizmetlerinde çalışıyor. Yaşlı hasta bakımında yabancı uyruklu kadınlar daha çok tercih ediliyor.