Temmuzda ara zam yansıtılmayan asgari ücret, satın alma gücünü giderek yitiriyor. 1 Ocak 2024’ten geçerli yüzde 49 artışla brüt 20 bin 3 TL, net 17 bin 2 TL olarak saptanan asgari ücret, yılın ilk üç ayının ardından açlık sınırının gerisinde kalmaya başladı. Sendikaların belirlediği açlık sınırı mevcut ücreti nisan ayından bu yana hep solluyor.

Şükrü Karaman

Türk-İş’in uzun yıllardır düzenli yaptığı araştırmaya göre dört kişilik ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için zorunlu gıda harcamalarından oluşan açlık sınırı eylül ayında 19 bin 831 TL oldu. Zorunlu harcamaların yanı sıra giyim, konut kirası, su, elektrik, yakıt, ulaşım, eğitim ve sağlık harcamalarından oluşan yoksulluk sınırı ise 64 bin 595 TL’ye yükseldi.

Eline 17 bin 2 TL para geçen emekçi dört kişilik ailenin zorunlu gıda harcamasını karşılayabilmesi için en az 2 bin 829 TL’ye gereksinimi var. Yoksulluk sınırına ulaşabilmesi hiç olası değil. 10 milyona yakın emekçi, nisan ayından bu yana açlık sınırının altında kalan asgari ücrete temmuzda ara zam beklentisine girdi. Ancak patronların yoğun talebi karşısında siyasi irade ara zamdan kaçındı, işçinin hevesi kursağında kaldı. Oysa çok umutlu idi.

Asgari ücretli dinmeyen hayat pahalılığı karşısında bir ölçüde soluklanabilmek için şimdiden aralık başında toplanmasını beklenen Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan çıkacak karara kilitlendi. Öyle ya eline geçen 17 bin 2 TL’nin günümüz koşullarında satın alma gücü dibe doğru yuvarlanıyor. Saptanacak yeni ücretin işçinin eline 1 Şubat 2025’te geçeceği dikkate alındığında dört ay daha ne denli geçim zorluğu yaşayacakları belli.

15 kişiden oluşan komisyona Türk-İş bu yıl da çeşitli işyerlerinde asgari ücretle çalışan dört işçiyi gönderecek. En büyük konfederasyon iki yıldır emekçileri komisyonda temsilci olarak görevlendiriyor. İyi de oluyor. Patron ve hükümet temsilcileri milyonlarca dar gelirlinin yaşadığı derin ekonomik sorunları, içinden çıkılmaz hallerini birinci ağızdan bire bir dinliyor. 2024 yılı için saptanan ücretin 6’şar aylık olması komisyona katılan işçiler tarafından şiddetle önerilmişti. Lakin hükümet bu yöndeki talebi göz ardı ederek bu yılki asgari üret bir yıllık olarak uygulanmış oldu.

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay,  asgari ücretle çalışan 10 milyona yakın emekçinin yüzde 90’nın sendikalı olmadığını sürekli vurguluyor. Üyeleri olmamalarına karşın komisyonda asgari ücretliyi ödünsüz savunduklarını belirtiyor. Eğer o komisyona işçileri temsilen katılıyorsanız elbette hakkını savunacak, insanca yaşanabilir ücret alabilmeleri için uğraş vereceksiniz. Zira komisyondan çıkacak kararda Türk-İş’in takınacağı tutum etkili olacak. 
Keşke o işçiler de sendikalı olabilse, maddi ve sosyal haklarını toplu iş sözleşmeleri ile edinebilse. Asgari ücretli yaygın olarak küçük işyerleri ile taşeron şirketlerden oluşan genel hizmetler işkolunda çalışmalarından ötürü herhangi bir sendikaya üye olmakta zorlanıyor. Neredeyse olanaksız gibi.  Gerçi büyük işyerleri ve fabrikalarda çalışan emekçiler sendikalı oldu diye kapının önüne koyulmuyor mu? Anayasal güvence altına alınmış sendikalaşmadan patronların öcü gibi korkmalarına, çekinmelerine anlam vermek çok zor. Öyle ya kar ettikleri fabrikalarında, işletmelerinde üreten, emek harcayan işçinin yasal haklarını niye engelliyorlar.   

Asgari ücrette en çok merak edilen temel başlık, mevcut ücrete 2025 yılı için öngörülen yüzde 17.5’lik enflasyon oranında mı, yoksa 2024 yılında gerçekleşmesi hesaplanan yüzde 49’luk enflasyon oranında mı zam yapılacağı.
Emekçinin mutfağı rekor düzeyde yüksek çarşı pazar fiyatlarından dolayı alev alev yanıyor. Yüzde 17.5 oranında artış bu yangını kesinlikle söndürmez.