Utku ŞENSOY
Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasının ilk 500'üne Türkiye'den 3 okul girebildi. Times Higher Education’ın, "Dünya Üniversite Sıralaması 2023” sonuçları...
Utku ŞENSOY
Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasının ilk 500'üne Türkiye'den 3 okul girebildi. Times Higher Education’ın, "Dünya Üniversite Sıralaması 2023” sonuçlarına göre, Oxford, son 7 yıldır olduğu gibi bu yıl da zirvede yer alırken, bu köklü eğitim kuruluşunu Harvard, Cambridge, Stanford ve Massachusetts takip etti. Bin 799 eğitim kurumunun sıralandığı listeye 61 üniversite ile girebilen Türkiye, “Çankaya, Koç ve Sabancı Üniversiteleri ile ilk 500 içinde” yer aldı. Listeye Ortadoğu Teknik Üniversitesi 501-600, Bahçeşehir Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi ise 601-800 arasından girdi . 801-1000 arasında ise Türkiye'den Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Özyeğin Üniversiteleri yer aldı.
Eğitim ciddi iştir, insan yetiştirmek, eğitmek ticarethane zihniyetiyle oluşturulan tabela binalarında yapılamaz. Deneyim ister, liyakat ister, özveri gerektirir. Koç ve Sabancı gibi ülkemizin nadide kuruluşlarının eğitim alanında da mükemmel kurumlar ortaya çıkarmış olmaları bir rastlantı değildir. Onların zaten önemli başarılara imza atmaları işin doğası gereğidir.
[caption id="attachment_255230" align="alignleft" width="316"]
Çankaya Üniversitesi[/caption]
Çankaya Üniversitesi’nin 129'u devlet, 76'sı vakıf üniversitesi toplam 205 üniversitemizin arasından sıyrılıp ipi ilk sırada göğüslemesi ise çok daha kıymetli bir başarıdır. Mütevvelli Heyeti başkanı, ÖZDEBİR kurucu üyesi duayen eğitimci Sıtkı Alp’in, Erzurum’un Şenkaya ilçesinde 1938 yılında başlayan yaşam hikayesinin, öğretmenlik, Arı Dershaneleri ve Arı okullarından geçip Çankaya Üniversitesi’ni yaratmaya kadar uzanan meşakkatli eğiticilik sürecinde böylesine gurur verici bir başarıya imza atması ülkemiz için büyük kazançtır.
Kızlarımın ortaöğrenim sürecinde kendilerini yakından tanıma fırsatı bulduğum Sıtkı hocamız, eğitimci olan değerli eşi ve ailesiyle, bu önemli başarıda katkısı olan üniversitenin eğitim kadroları ve öğrencilerimizle gurur duyuyoruz. Köklü eğitim kurumlarımızın siyasetten uzak bilimin ışığında gelecek nesilleri yetiştirip, dünya sıralamasında ilk 100 arasına yer aldıkları günleri görebilme temennisiyle.
***
ZİYA GÖKALP
Yazar, toplumbilimci, şair ve siyasetçi, Meclis-i Mebusan'da ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği yapan Türk milliyetçiliğinin babası Ziya Gökalp, bundan tam 98 yıl önce 25 Ekim’de yaşama veda etti. 48 yıllık kısa ömrüne o kadar büyük şeyler sığdırdı ki saymakla bitmez.
Osmanlı imparatorluğunda "Padişahım Çok Yaşa!" sloganına yeni bir anlayış getirerek "Milletim Çok Yaşa" dedi. Liseden sonra Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Fransızca da öğrendi. Tasavvuf ile da ilgilenen Ziya Gökalp, maddi sıkıntılar nedeniyle hedeflediği eğitime erişemeyince, intihar girişimine kadar sürüklenecek büyük sıkıntılar yaşadı. Kafasına sıktığı kurşunla ölümün pençesinden kurtulan şair, yeniden yaşama sarıldı, kendisi ile barışık hale geldi, şiirler yazmaya başladı. Özgürlüğe karşı tutum sergileyenlere yönelik şiirler yazdı.
Osmanlı devletinin parçalanma sürecinde yeni akımlar çıkarken en güçlü düşünce ve yeni akımlardan biri de Ziya Gökalp’in Türkçülük akımıydı. Gökalp, Türkleşmek, İslam ve Muasırlaşmak fikirlerini topluma yayarken Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e de esin kaynağı oldu. Atatürk bir konuşmasında "Fikir Babam" diyecek kadar Ziya Gökalp ve fikirlerinden etkilendiğini beyan etmiştir.
***
MALTA SÜRGÜNLERİ
Mondros Mütarekesi sonrası, İngilizler İstanbul’a girince “insan avı” başlattı. Yerli hafiye ve muhbirler İngiliz polisiyle el ele verip, aydınları sorgusuz sualsiz yakalayıp “Bekirağa Bölüğü” denen cezaevine tıktı. 1919-20 yıllarında tutuklananlardan 147’si İngilizler tarafından Malta Adası’na sürüldü. Aralarında sadrazamlık, meclis başkanlığı, şeyhülislamlık, nazırlık, mebusluk yapmış devlet adamları, Genelkurmay başkanı, harbiye nazırı, ordu kumandanları gibi büyük paşalar, profesörler, yazarlar, düşünürler, gazeteciler ve valiler sürgün kampında çile doldurdular. Asker-sivil, önde gelen aydınlar memleketlerinden sürüldü. Bu seçkin kadro, milletinin Kurtuluş Savaşı’nı uzaktan seyretmek zorunda bırakılırken, Mustafa Kemal Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, İsmet İnönü gibi kara listedeki Kurtuluş Savaşı’nın önderleri de sürülmek istendi ama yakalanmadılar.
Malta’ya sürülenlerden bir kaçı serbest bırakılırken, 6 Eylül 1921’de 16 sürgün Malta’dan kaçmayı başardı. Bunlar İtalya üzerinden Türkiye’ye döndü. İngiliz Hükûmeti, bu sürgünleri “savaş suçluları” sayıp yargılatmak çabasına girerken, işbirlikçileri işgal kuvvetlerine methiyeler düzüyordu. Onlardan biri de 1920 ‘de Damat Ferit Paşa hükûmetlerinde Maarif ve Dâhiliye Nazırlığı da yapan gazeteci Ali Kemal’di. Önce Limni Adası’nın Mondros Limanı’na ardından Malta’ya sürülen Ziya Gökalp Malta'da sürgünde iken, Ali Kemal'in yazdığı düşmanca yazılarına şu dizelerle yanıt verdi.
Ali Kemal'e
Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin!
Ve İslamım! diyorsun, değilsin İslam!
Ben, ne ırkım için senden vesika,
Ne de dinim için istedim ilam!
Türklüğe çalıştım sırf zevkim için,
Ummadım bu işten asla mükafat!
Bu yüzden bin türlü felaket çektim,
Hiç bir an esefle demedim: Heyhat!
Hatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes;
İlk gayem olurdu Türk milliyeti
Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
Kurtarır her İslam olan milleti!
Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
Seninki öldürmek her yaşatanı!
Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen
Soyca Türk olsa da 'piçtir', Türk değil!