Utku ŞENSOY Bir bayramı daha geride bıraktık. Uzun bayram tatilini değerlendirmek isteyenler sahil yörelerinde 2 buçuk yıllık salgın kaynaklı “k...

Utku ŞENSOY

Bir bayramı daha geride bıraktık. Uzun bayram tatilini değerlendirmek isteyenler sahil yörelerinde 2 buçuk yıllık salgın kaynaklı “kapanmanın” acısını çıkarırcasına deniz kum güneşin tadını çıkartıyor. Tabii ki de 2 çay 2 suyun 80-90 lira olduğu tatil yörelerine ancak imkanı olanlar gidebiliyor. Bu konu doğrudan döviz, akaryakıt, elektrik fiyatları ve enflasyon kaynaklı olmakla birlikte, salt girdi maliyetlerinin yükselişine bağlamak pek de doğru olmaz. Ekonomik sıkıntıları fırsata çevirmek isteyen kötü niyetliler, geçen yıla göre yüzde yüz artışla yetinmeyip, üç-beş kat fahiş fiyattan satış yapıyor. Ne yazık ki insanoğlunun azımsanamayacak bir kesimi böyledir, en kötü zamanlarda bile çıkarını düşünüp felaketleri fırsata çevirir! Bosna’da 1995 yılında 8 binden fazla masumun hunharca öldürüldüğü Srebrenitsa katliamının yıldönümünü andığımız bu günlerde, savaş ortamını fırsata çevirip bir çuval un ya da şekere 1 daire takası yapan, muhtaç insanların açlığını fırsata çevirerek zenginleşen insan görünümlü yaratıklara çatışma bölgelerindeki muhabirlik görevlerimde bizzat tanık olmuştum. *** SELİN ARDINDAN SİYASİ POLEMİK Uzun tatil öncesi başlayan yoğun yağış yurdumuzun pek çok yöresinde yaşamı olumsuz etkileyip sel felaketi seviyesinde sıkıntılar yaşattı. Başta İstanbul Esenyurt olmak üzere yurdun pek çok yöresinden sel görüntüleri izledik. İşin ilginç tarafı su baskınlarıyla ilgili olarak bir kaç yıl önce yaşanan görüntüler yine tekrarlandı. İstanbul ve Ankara’daki baskınlarla ilgili iktidar, muhalefetin elindeki yerel yönetimleri suçlarken, muhalefet ve yerel yönetimler de iktidarı çeyrek yüzyıldır doğru dürüst bir altyapı çalışması yapmamakla itham etti. Bayramda kent dışında olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisi üzerinden sosyal medyada yazılıp çizilenlere, bir gecede Temmuz ayı yağışlarının 5 katı yağış düştüğünü belirterek şu yanıtı verdi, “sabaha karşı 03.30’dan itibaren yağışı takip ettim, ekipleri yönettim. 3 binden fazla emekçi ve yöneticilerimle koordine olduk. İstanbul sıra dışı bir yağışı az sorunla atlatmıştır.” Kanımızca, Sayın İmamoğlu’nun sel bölgelerinde olmaması nedeniyle sosyal medyada linç girişimi başlatılması ne kadar yanlışsa, meteorolojinin uyarılarına rağmen Büyükşehir Belediye Başkanlarının da bayramı il dışında geçirmesi doğru olmadı. Kamuda yıllar süren tecrübemize istinaden, ülkenin seçim sathı mailine girdiği bir ortamda kritik bir görevde bulunan muhalefetin vitrini konumundaki İstanbul’un yerel yöneticisinin tatil bayram demeden 7-24 görevinin başında “yurttaş ve seçmenleriyle birlikte sahada” olması gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan bu konuda kendisine telkinde bulunmayan parti merkezi ve danışmanlarının durumunu hayretle karşılıyoruz. Aslında Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. Derelerin akış mecralarına müdahale ettik, ıslah çalışmalarını yanlış yaptık, dere yataklarını daraltıp çoğunu imara açtık, dere yataklarındaki atıkları düzenli temizlemedik… Tüm bu yanlışları bıkmadan usanmadan yıllar yılı yaptık! Sıra dışı yağışların olması tabii ki de bir etken ancak unutmamalıyız ki baş sorumlu bizleriz, yıllardır kapıdaki felaketlere önlem alamayan, rantiyeleri ve fırsatçıları göz ardı eden merkezi ve yerel yönetimlerdir. *** SAĞLIKÇILARIMIZ İttik, kaktık, hor gördük, kah yumrukladık, kah küfür ettik, yetmedi hızımızı alamayıp silahla katlettik. Ağırlıklı olarak ekonomik sıkıntılardan bunalan toplumun bir kesimi, son dönemde şiddetin dozunu iyice arttırdı. Kimi eski karısını katlediyor, kimi ayrıldığı sevgilisinin yüzüne kezzap atıyor, bazıları da ev sahibine kızıp kiracısı olduğu evini yakıyor. Ne yazık ki toplum bunların çoğunu kanıksamaya başladı. Ancak kimyası bozulan bir güruh daha var ki onlar özveriyle çalışan sağlıkçılarımızı hedef almaya başladı. Doktor, hastabakıcı ve hemşirelere yönelik orantısız şiddete başvurmak birileri için “trend” oldu! Artık doktor öldürüp, sistematik olarak hastane acil servislerini basmaya başladılar! Hasta yakınlarının terörüne ne zaman dur diyebileceğiz? Dünyanın en sinirli toplumlarından biri olan halkımız şiddette çıta iyice yükseltti, bireysel silahlanmada zaten hatırı sayılır bir seviyedeyiz, biraz daha gayret ederlersek, çatışma ortamlarından gelen milyonlarca mültecinin de katkısıyla Teksas’ı aratmayacağız. Çoğumuzun imkanları ölçüsünde uzun bayram tatilinde sağa sola gittiği bir ortamda, bayram gününde bile çok bulaşıcı olan yeni varyantlara karşı aşı yapmak için görevinin başında olan sağlık ordumuza minnettarız, salgının yeniden tırmanışa geçtiği bu dönemde sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu arada, yeni bir sert dalganın başladığı dönemde salgını hafif atlatmanın yöntemi, hatırlatma aşılarını olmak ve kapalı ortamlarda maskeyle dolaşmaktan geçtiğini unutmayalım. *** RİSKLİ ÜLKELER 2 buçuk yıllık pandemi sürecinin ardından ekonomik kriz tüm dünyayı tehdit ediyor. Asya’nın güney doğusunda yer alan 22 milyon nüfuslu Sri Lanka tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Yakıt, gıda ve ilaç kıtlığının ardından halk sokaklara döküldü. Ekonomik kriz az gelişmiş ve gelişmekte olan toplamda 1 milyara yakın nüfusa sahip ülkeleri tehdit ederken, borç riski artıyor. Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı ülkeler, borçlarını döndürememe riskiyle karşı karşıya. Bloomberg'de yer alan bir habere göre, El Salvador, Gana, Mısır, Tunus ve Pakistan temerrüde düşme açısından riskli ülkelerin başında geliyor. Türkiye ise, gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek 20. borç krizi riskine sahip ülke olarak görülüyor.