Yüksek enflasyon, üretimde daralma, finansal sorunlar Pandemi sonrası salt Türkiye’nin değil, gelişmiş ekonomilerin de önündeki en büyük sorun. Dahası da var, bu kriz döneminin ardından büyük olasılık...
Yüksek enflasyon, üretimde daralma, finansal sorunlar Pandemi sonrası salt Türkiye’nin değil, gelişmiş ekonomilerin de önündeki en büyük sorun. Dahası da var, bu kriz döneminin ardından büyük olasılıkla “ekonomilerde durgun dönemi” yaşanacak! Bu tehdit ülkemiz için çok daha sıcak. “Ekonomik ve Finansal Durum Endeksi” nin Mayıs ayı sonuçlarına göre, ekonominin durgunluğa girme olasılığı yüzde 59.
Merkezi New York'ta bulunan Amerikan yatırım bankası JPMorgan da, yatırımcıları ekonomik "fırtına ya da kasırgaya" hazırlanmaları konusunda uyardı. ABD Merkez Bankası FED’in karşılaştığı zorluğa dikkat çekilirken, enflasyonist baskılar nedeniyle faiz oranlarını yükseltmesi gerektiğini zira sistemde çok fazla likidite bulunduğuna vurgu yapıldı.
ABD Bankacılık sistemi bir şekilde bu sıkıntıların üstesinden gelebilir, peki ya biz? Ülkemizde duruma bakınca, doğalgaza yüzde 30, elektriğe yüzde 15’lik zamların ardından akaryakıtın da günlük zamlarla litre fiyatının 26 lirayı aştığı ortamda enflasyonda dikiş tutturabilmek olası mı? Enflasyon yüzde 73’ü geçerken, yurttaşların mevcut ücretleriyle geçinebilmesi mümkün mü? Gıda enflasyonu yüzde 90’ı aşarken, mutfaktaki yangını sefertasıyla su taşıyarak söndürebilir mi?
***
BÜYÜRKEN YOKSULLAŞIYORUZ
Ülkemizde kişi başına gelir 2010’lu yılların başlarında 11-12 bin dolar seviyelerindeydi. Resmi verilere göre büyüme o yıllardan bugüne aralıksız sürerken, kişi başı gelirimiz azala azala 9 bin dolara kadar geriledi! Türkiye’de iç borç TL cinsinden faiziyle birlikte birkaç trilyona, kısa vadeli dış borç 180 milyar dolara dayandı, aldığımız sattığımızdan 11 milyar dolar fazla verir oldu. Durum ortada peki bu tablonun üstesinden nasıl geleceğiz?
Hal böyle olunca da sadece sabit gelirli işçi, memur emekli değil esnafın da durumu kritik eşikte. Allianz Trade'in Küresel İflaslar Raporu'na göre, bu yıl dünya genelinde yüzde 10 seviyelerinde iflas beklenirken, Türkiye’de yüzde 12’lik bir oran öngörülüyor. Bu da yıl içinde 20 bine yakın iflas anlamına geliyor! 2 buçuk yıldan fazla bir süredir ekonomik yaşamı alt üst eden Pandemi bitiyor, Çin’de aylardır süren karantina dönemi sona erdi. Ancak tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, Rusya’nın devam eden Ukrayna istilası risk dengelerini alt üst etti. Çin, Fransa ve Almanya gibi ülkeler iflasların önlenebilmesi için bir dizi destek öngörmekte peki ya biz? Zor durumdaki esnafımız ya da çiftçimiz için ne öngörüyoruz?
***
GÜVENLİ BÖLGE
2019 yılında ABD ve Rusya Federasyonu ile varılan mutabakatlara rağmen, bu ikilinin yükümlülüklerini yerine getirmeyip, son dönemde güney sınırımızdan Türkiye’ye yönelik terörist tehdidin artması üzerine Ankara resti çekti! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma çabamızın yeni safhasına geçiyoruz” sözleri uluslararası boyutta yankılandı. Erdoğan’ın, Suriye’ye askeri operasyon düzenlenebileceğinin sinyalini vermesi Moskova’da, “Ankara'nın Suriye'de zaten zorlu olan mevcut koşulları tehlikeli bir şekilde daha da kötüleştirecek bir hamle yapmaktan kaçınacağını umuyoruz” sözleriyle karşılık bulurken, Washington’dan daha üst bir tonda açıklama geldi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in, “Suriye’nin kuzeyinde gerilimi arttıracak bir adıma karşı çıkarız” sözleri Washington yönetiminin, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’yi hala desteklemeye devam ettiğinin önemli bir kanıtı oldu.
Ankara-Moskova-Washington üçgeninde “güvenli bölge” tartışması sürerken, Şam yönetiminin de Türkiye’nin olası operasyonuna karşı hazırlıklara başladığı yolunda haberler geliyor. Uluslararası ajanslara düşen haberlere göre, Esad hükümetine bağlı ordu Tel Rıfat kenti ile Halep’in kuzeyine kuvvet konuşlandırmaya başladı. Başından beri savunageldiğimiz sınırımızın ötesinde oluşturulacak güvenli bölgede milyonlarca Suriyeli mültecinin huzur içinde yaşayabileceği imkana kavuşması bölgede kalıcı barışın tesisi için yaşamsaldır. Ancak görünen o ki barış bazılarının işine gelmiyor.
2011 yılından beri yılan hikayesine dönen bu konudaki çabaların sürmesini, Ankara’nın kararlı adımlarını atarak mülteci konusunu barışçı yollarla çözme gayretlerini yürekten destekliyoruz.
[caption id="attachment_243973" align="aligncenter" width="700"]
Suriyeli mülteci huzur içinde yaşayabilir[/caption]