Milletvekili seçilen Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararının Yargıtay tarafından uygulanmaması yargıda yeni bir krizi başlattı. Bir süredir siyaseti de bölen tartışmaların ardından çözüm bulundu: “Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirmek...”

Kıvanç El

Anayasa Mahkemesi – Yargıtay arasındaki krize dair her ne kadar AK Parti içerisinde farklı görüşler olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta sonu yaptığı açıklamalar sonrası iktidarda “Yargıtay haklı” söylemleri arttı. 

Erdoğan’ın “bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil” açıklaması sonrası artık gözler nasıl bir düzenleme olacağında… Düzenlemenin Anayasa’da yapılması zor çünkü AK Parti-MHP’nin yani Cumhur İttifakı’nın oluşturduğu cephede çoğunluk sağlanamıyor. En azından şu aşamada…

Bu nedenle AK Parti’nin yeni hedefi “Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun…” Özellikle bu kanunun 50. Maddesindeki, “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir” hükmünde değişiklik hazırlığı yapılmasına kesin gözüyle bakılıyor. 

Aslında bu kanun 2011 yılında Meclis’te çalışılırken bu madde “basit çözüm” olarak getirilmişti. Yani, bu maddenin daha ilerisi; “Anayasa Mahkemesi karar alıyorsa söz konusu yerel mahkeme kararının kaldırılması” planlanmıştı. Yapılan yoğun tartışmalar ve bazı Yargıtay / Danıştay mensuplarının itirazı sonucu bu düzenlemeden vazgeçilerek şu anki “eleştirilen” formül bulunmuştu… Geldiğimiz durumda bu düzenleme bile ne yazık ki “fazla ileri” kalmış durumda…

Aslında kamuoyundaki tartışmalar o kadar siyasileştirildi ki, konu özünden uzaklaştıkça uzaklaştı… AYM, “Can Atalay suçlu ya da suçsuz” gibi bir tespitte bulunmuyor. AYM en basit ifadeyle ortada bir hak ihlali olduğu tespitini yaparak yeniden yargılama yap ve bu sürede de mağduriyetleri gider diyor. Ayrıca AYM, Anayasa’nın 14. Maddesindeki istisnaların net olmadığını yasa koyucunun yani Meclis’in bu düzenlemeyi yapması gerektiğini de söylüyor. Bunu aslında AYM önceki kararlarında da söyledi. Eğer Meclis, Anayasa 14. Maddesinde bahsedilen istisnalara dair bir kanun çıkarılsaydı belki bugün birçok tartışma yaşanmayacaktı… Ancak geldiğimiz noktada buna dahi tahammül yok. 

Tüm bu tartışmaların ardından gelinen noktada artık AYM’de bireysel başvurunun yeniden ele alınması süreci yaşanacak. Bu süreç sonrası “iç hukuk yollarından” biri olan AYM’nin bu özelliğini kaybedip kaybetmeyeceği yapılacak düzenlemeye göre netleşecek. Eğer bireysel başvuru yolu sorunlu bir yapı haline dönüşürse, bu sistem tamamen yok olursa hak ihlali başvurularında AYM yerine AİHM adres gösterilecektir.

Yargıda keyfe göre oynama yapıldıkça sistem bir türlü oturmuyor ve çalışmıyor da… Ayrıca zaten hep diplerde olan yargıya güven endeksi de giderek zarar görüyor. Yargının, adalet dağıtmadığı her ülkede demokrasi tartışılır. Bu tartışmaları sonlandırmanın en önemli yollarından biri de bağımsız yargıyı oluşturmak. Başka çare yok ne yazık ki.