Utku ŞENSOY Rusya’nın Ukrayna’yı istilasında çatışmaların dozu zaman zaman artarken, Batının desteğindeki Kiev yönetiminin güçlü bir direnç sergilemesi, Rusya Devlet Başka...

Utku ŞENSOY Rusya’nın Ukrayna’yı istilasında çatışmaların dozu zaman zaman artarken, Batının desteğindeki Kiev yönetiminin güçlü bir direnç sergilemesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i nükleer silah kullanabilecekleri söylemine kadar götürdü. Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan yüksek enerji fiyatları nedeniyle, zengin Avrupa ülkeleri küçük çaplı kriz yaşarken, Dünya Ticaret Örgütü, “küresel ticarette keskin yavaşlama beklentisini” açıkladı. Örgüt, artan enerji fiyatları, yükselen faiz oranları ve pandemi döneminde giderek artan gıda ve gübre faturalarının ithalat talebini azaltacağı görüşünde. Küresel ekonomi büyük sorunlar sarmalındayken, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin'de kârlılığın düşmesi, iklim sorunları ve sıfır Covid politikası ülke ekonomisini zor duruma soktu. Dünyanın fabrikası olarak kabul edilen Çin’in ürünleri yurtiçi ve uluslararası alanda büyük düşüş yaşayınca, ticari gerilim küresel piyasaları da vurmaya başladı. Amerika Birleşik Devletleri’nde de yüksek faiz oranları ve yüksek enflasyon, talebin düşmesine neden oldu. Başat ülkeler ve uluslararası piyasalara ilişkin tablo böylesine karamsar olunca, kemer sıkmak kaçınılmaz oldu. Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko, satılan herhangi bir ürünün fiyatına zam yapılmasını yasaklarken, Rusya’nın gaz akışını durdurması üzerine İtalya, kalorifer ısılarının düşürülmesi kararı aldı. Ülke genelinde kaloriferlerin kullanımı 15 gün kısaltılacak. Avrupa başta kamu olmak üzere kemer sıkma politikalarını uygularken, yurttaşlarını desteklemeyi de ihmal etmiyor. Har vurup harman savurmayı bırakıp, İtalya’daki gibi evlerimizin ve kamu binalarının en çok 19 derecede, işletme ve sanayi tesislerinde de en çok 17 derecede ısıtılması kararını biz de alabiliriz. *** [caption id="attachment_253985" align="alignnone" width="700"] Basın hürdür, sansüre hayır![/caption] SANSÜR YASASI Freedom House gibi, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının yayınladığı yıllık özgürlük raporlarında giderek sıra kaybeden Türkiye, Meclis gündemine gelen “sansür yasası” ile “Özgür Olmayan Ülkeler” ligine iyice demir attı. 210 ülkede yaşayan toplumların siyasi hak ve sivil özgürlüklerini değerlendiren uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye’de 2017 Anayasa değişikliğiyle “geniş yetkilerle donatılan başkanlık sisteminin denge ve denetleme mekanizmasını ortadan kaldırdığına” vurgu yapıyor. Uluslararası STK’ların, ülkemizde Sivil özgürlükler ve siyasi haklarda hızlı bir düşüş trendinin yaşandığını vurguladığı dönemde yaşama geçirilmek istenen, kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak da bilinen “Sosyal Medya Düzenlemesindeki” muğlak ve ucu açık ifadeler başta Gazeteciler Cemiyetimiz olmak üzere, ülke çapında medya çalışanları ve muhabir derneklerince tepkiyle karşılandı. Basın Kanunu'nda değişiklik içeren 40 maddelik teklif TBMM'de görüşülürken, söz konusu düzenlemeyle zaten destek görmeyen internet sitesinde çalışan gazetecilerin zar zor yaşam mücadelesi veren bu sitelere gelecek büyük cezalarla kapanmasıyla işsiz kalacaklarına dikkat çekiliyor. Düzenlemenin yaşama geçmesiyle, resmi ilanların adil bir şekilde gazetelere dağıtılması amacıyla kurulan Basın İlan Kurumu ve RTÜK gibi kurumların büyük yetkilerle donatılmasının onları birer ceza kurumuna dönüştürebileceği tehlikesine dikkat çekiliyor. *** EĞİTİMDE SİSTEM GARABETİ Her gelenin en iyi ben düzeltirim iddiasıyla ortaya attığı çağdışı önerilerle yazboz tahtasına dönen Eğitim sistemimizde açılan yara bir türlü iyileşmiyor. Son olarak bakanlığın 5’nci sınıfta devam zorunluluğunu kaldırmasıyla ilkokulda 10 yaşına gelen öğrencilerden 140 binden fazlası ortaokula kaydını yaptırmadı. Ortaokullarda açık öğretim uygulamasıyla örgün eğitimden uzaklaşan öğrenci sayısı 30 bin artarak 170 bini aştı. Zaten 140 binden fazla öğrencinin ortaokula hiç kayıt yaptırmadığı ülkemizde açık öğretim uygulamasıyla 10-14 yaş arasındaki 310 binden fazla öğrencimiz okul dışına itilmiş oldu. Batıyla aramızdaki uçurumun giderek derinleştiği çağımızda genç nesillerin çağdaş eğitim imkanlarıyla en iyi biçimde eğitilip yetişmesi gerekirken on binlercesini okul sıralarından uzaklaştırmanın bedelini milletçe ödeyeceğiz. Eğitimsiz milyonlarca düzensiz göçmenle mülteci cennetine dönüşen ülkemizde kendi evlatlarımızı da eğitimden uzaklaştırmanın vebali büyüktür. *** SAĞLIKTA ŞİDDETİN DOZU ARTIYOR Eğitimin olmadığı yerde şiddet dozunun artış eğilimde olduğunu söylemek çok da yanlış olmasa gerek. Sağlıkta şiddet sokağa, evlere kadar taştı sağlık terörü düzeyine çıktı! İzmir'in Torbalı ilçesindeki bir hasta yakını, 2 ay önce Aile Sağlığı Merkezinde görevli engelli bir doktorla tartışma yaşamış, aynı merkezde görevli diğer doktorun araya girip, “beyaz kod” vermesiyle gelen polisin devreye girmesiyle olay noktalanmıştı. Ancak aradan geçen sürede kin güden 3 kişilik grup, mesai bitiminde evine giden doktoru fırın önünde aracından inerken yakalayıp sopalarla acımasızca dövüp hastanelik etti. Yetersiz özlük hakları nedeniyle mağdur olan sağlık çalışanlarımız, yurt genelinde kendilerine yönelik şiddettin dozunun artmasıyla dış ülkelere yöneliyor. Bunun sonucu Avrupa ülkeleri, sıfır maliyetle iyi yetişmiş ihtisas sahibi hekimlere kavuşuyor. Sağlık personeli yetiştirmenin hiç de kolay olmadığının, maliyetinin on binlerce dolar olduğunun farkında mıyız? Onları el üstünde tutacağımıza bir avuç zibidinin cezasız kalan keyfi davranışları nedeniyle yetişmiş insanımızı elbirliğiyle birer birer yuvadan kaçırdığımızı görebiliyor muyuz?