Zor koşullarda sokaklarda yaşayan başıboş köpekler, çocuklarımız ve insanların güvenliğini tehdit etmeye başladı. İnsanların güvenliği için gereken her tür tedbir alınmalı ancak bunu yaparken kedi, köpek gibi sokak hayvanlarıyla birlikte yaban domuzu, köstebek, kuşlar gibi canlılar ve her ağacın yaşam hakkı olduğu asla unutulmamalı.
Utku Şensoy
Evlatlarımla yaşamımız boyunca sadece kedi, köpek gibi evcil hayvanlar değil, ördek, tavuk, tavşan, sincap, güvercin, saka, kanarya, muhabbet kuşu, hamster, su kaplumbağası, akvaryum balıkları gibi onlarca, yüzlerce kümes-kafes hayvanımız oldu. Onlar bizim için hayvanlarımız değil, hep can dostlarımız, güzelce bakılıp, beslenip yaşamlarına saygı duyulması gereken canlılardı. Halen biri 4 yaşında dişi Alman Kurdu, Vega (Güneş'in yakınındaki parlak bir yıldız) ile, diğeri 13 yaşında Bianca (Beyaz) dişi Golden-Labrador kırması iki büyük ırk köpeğimiz var. Her ikisi de ailemizin bireyleridir. Yurdum insanı için genellikle üretim dışında dişi köpekler pek makbul değilken, biz yıllardır çoğu dişi sokaktan sahiplendiğimiz köpeklerimizi, sağlıklı biçimde 12-14 yaşına kadar yaşattık. Oysa ki sokak köpekleri, soğuk-sıcak, açlık-susuzluk, çete kavgaları-kazalar nedeniyle bakımları, parazit vb. zorunlu iğneleri yapılmadığı için çok çetin şartlarla mücadele etmek zorunda olduklarından en fazla 4-5 yıl yaşayabiliyor. Mücadele ortamında sevgisiz yaşadıkları için hırçınlaşıp çocukları, insanları tehdit edebiliyorlar. Hayvanlarla çocukluğumdan beri haşır neşir olmama rağmen bazı sokak köpeklerinden çekinir, benimseyip sahiplendikleri bölgelerinden geçerken dikkatli davranırım. Dolayısıyla insanların, çocukların sokak köpeklerinden korkmalarını çok iyi anlıyorum ve korkup dikkatli olmaları gerektiğini de düşünüyorum. Sokaklarımızın, evlatlarımızın güvenliği önemlidir, yaşamsaldır. Her an başı boş köpeklerin saldırılarına maruz kalabiliriz. Bunun önlenebilmesi için, sahiplenilmeyen sokak hayvanlarının tümünün uyutulması ne kadar yanlışsa, birkaçının kısırlaştırılıp, göstermelik barınaklarda uygunsuz koşullarda kafeslere kapatılmaları da doğru bir yöntem değildir.
İktidar partisi tarafından hazırlanan, “Başıboş köpeklerin kısırlaştırılması ve iğne ile uyutulması” seçeneğinin yer aldığı, “İngiliz-Hollanda Modeli” olarak kamuoyuyla paylaşılan, “Sokak hayvanlarının 30 gün içinde sahiplenilmemesi halinde iğneyle uyutularak öldürülmesini” içeren “itlaf tasarısı” yoğun tartışmalara neden oldu. Yurtdışında yaşayıp konuyla ilgilenenler bilir, bu konuda insani uygulamaların yapıldığı örnek olabilecek pek çok ülke var. Ülkemizde de o model, bu model yerine hepsinin incelenip, aşağıda sıraladığım koşullara uyularak en uygun, insani karma bir modelin bulunması daha iyi olabilir.
- Bu konuda başarılı olan ülkeler gibi bizde de merkezi hükumet ile yerel yönetimler, hayvansever derneklerle eşgüdüm içinde koordineli olarak bir seferberlik çalışması başlatmalı.
- Öncelikle başıboş gezenler de dahil ülkemizdeki tüm hayvanlara çip takılması zorunlu olmalı.
- Kedi ve köpek satışları tamamen yasaklanmalı.
- Hayvan üretim çiftlikleri yasaklanıp kaldırılmalı, Kangal, Akbaş vb. Anadolu’ya özgü özel ırkların üretimi sadece devletin kontrol ve gözetiminde yapılmalı.
- İnsanların büyük bir hevesle birkaç aylıkken aldıkları hayvanları irileşince sokaklara bırakmaları halinde hapis ve para cezası da dahil ağır cezalar içeren yasalar çıkarılmalı. Böylece geçici bir hevesle kedi, köpek alıp 3-5 ay sonra sokağa bırakanlara yasal takip başlatılmalı.
- Her il ve ilçede yeterli sayıda sağlıklı barınaklar oluşturulmalı, sokaklarda başıboş gezen hayvanların toplanıp bu yerlerde çip takılıp, kısırlaştırılıp sağlık taramasından geçirilmeli.
- Hijyenik ortamlarda sağlıklı biçimde beslenme gereksinimleri sağlanan bu hayvanlardan sadece saldırgan olanlar, yasaklı ırklar, bakılamayacak derecede hasta ve ağır yaralı olanlar uyutulmalı.
- Kalan sağlıklı kedi ve köpekler takibi de içeren belirli koşullarda sahiplendirilmeli.
***
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür
Yeni müfredat taslağı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklandı. Tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni müfredat taslağı "https://gorusoneri.meb.gov.tr" adresi üzerinden kamuoyu ile paylaşıldı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin askıda kaldığı geri bildirim süresi içinde, farklı eğitim paydaşlarınca kapsamlı görüş ve öneriler dile getirildi. Milli Eğitim Bakanlığına görüş belgesi iletenlerden biri de Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği TÜSİAD’dı. Dernek görüş belgesinde, “Müfredatın askıya çıkarılan hali ile; temel felsefesi ve amaçları açısından akıl ve bilim üzerine inşa edilmiş Cumhuriyet değerlerine, hazırlık süreci açısından demokratik katılımcılık ilkesine, gerekçesi ve içeriği açısından çağdaş eğitim normlarına uygun bir yaklaşım içinde olmadığını” ifade ederek farklı başlıklar altında önerilerini sundu.
Buna rağmen müfredatta bir değişiklik olmadığı kanaatine varan TÜSİAD bu konudaki tepkisini kamuoyuyla şu cümlelerle paylaştı. “Cumhuriyet değerlerine, bilimselliğe ve çağdaş eğitim normlarına uygun hale getirilmeden uygulamaya alınacak bir müfredat, çocuklarımızın geleceğine ve kalkınma hedeflerimize katkı sağlamayacaktır.” TÜSİAD, toplumsal ve ekonomik gelişme için, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetiştirmeliyiz” diyerek eğitimdeki tek hedefin ne olması gerektiğine vurgu yaptı.
Anayasa değişikliklerinde toplumsal mutabakat aranıyorsa, Milli Eğitim gibi hassas ve toplumdaki her bir bireyi ilgilendiren, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl bir eğitim alacağı konusunda da güven ortamı oluşturularak toplumsal mutabakatın sağlanması gerekir. Bu tür yaşamsal konularda, “Yaptım oldu” ya da “Yola devam ediyoruz” anlayışıyla yapılan icraatın toplumun hassasiyet gösteren kesimlerince kabul görüp benimsenmesi beklenmemeli, atılan her yanlış adımın siyaseten bir bedelinin olacağı unutulmamalı.