Mehmet Necati GÜNGÖR
Gençlik yıllarımızın Erzurum’unda çirkin ve kılıksız insanlar için kullanılan bir kınama tabiri vardı. Onlar için denilirdi ki; “tipsizlikten 9 aya ma...
Mehmet Necati GÜNGÖR
Gençlik yıllarımızın Erzurum’unda çirkin ve kılıksız insanlar için kullanılan bir kınama tabiri vardı. Onlar için denilirdi ki; “tipsizlikten 9 aya mahkûm olmuş.”
O dönemin Erzurum’u da milli ve manevi değerlerine bağlı insanların yaşadığı bir şehirdi.
İnsanlarımız, aynı zamanda modernliği özümsemiş insanlardı.
Cumhuriyet caddesi, şehrin çekim merkezi konumundaydı.
Şehrin gençleri, bürokratları, orta yaşlıları bu caddede volta atarak zaman geçirirlerdi.
Cumhuriyet caddesine kimse kötü bir kıyafetle çıkmaya cesaret edemezdi. Kravatsız erkeklere pek rastlanmazdı.
Bırakın kıyafeti, tıraşlı vaziyette bile çıkılmazdı.
Genç hanımlar saçları yapılı bir şekilde modern elbiseleri ile arz-ı endam ederlerdi.
Selamlaşmalarda bile bir zarafet vardı.
Kimse kimseyi rahatsız etmezdi.
İnsanların tiplerinden ve kıyafetlerinden dolayı da kimse rahatsızlık duymazdı.
Çünkü bu caddede tipsizlere yer yoktu.
Geçen gün ülkemize gelen o tipleri görünce, büyük Atatürk’e olan sevgimiz ve saygımız bin kat daha arttı.
Ne büyük lidermiş.
Ne büyük devrimlere ve değişimlere imzasını atmış.
Modern ve çağdaş bir devlet kurup bizlere emanet etmiş.
Mekânı Cennet olsun inşallah.
Bu tipler, ülkelerinde söz sahibi olmuşlar, kendilerini dünyaya kabul ettirme çabasıyla ülkelerle ilişkiler kurmaya başlamışlar.
İlk ilişkiyi de bizimkilerle kurmuşlar.
Bunların heyet başkanı, BM’nin terör listesinde 26. sırasındaymış.
Kurdukları oluşumun çoğunluğu terörist olarak listelenmiş.
Ne gam, söylendiği gibi madem inanç beraberliğimiz var, buyurup gelsinler denmiş ki gelmişler.
Bunlar yüce dinimizi temsil ediyorlarsa yandığımızın resmidir.
Bu insanlara bakarak Hz. Peygamberin tebliğ ettiği dini telifte ve tarifte zorlananlar olduğunu tahmin ederiz.
Dinimizi kabule karar vermiş bir kimse bu tipleri gördükten sonra kesinlikle vaz geçer diye düşünmekten kendimizi alamadık.
Müslümanın yüzü güzel olmalı, latif olmalı.
İnsanlara ürküntü vermemeli.
Onları görünce hangi türden yaratıklar olduğunu anlamakta zorlandığımızı söyleyebiliriz.
Büyük Atatürk sağ olsaydı böyle misafirlerimiz olur muydu; bunu da tarih bilenlerin ve O’nun izinde yürüyenlerin taktirlerine bırakmak lâzım.