Mehmet Necati GÜNGÖR
Sokakta yürürken, insanların yüzlerinden memleketin durumunu okurum.
Yüzler gülmüyor.
Gülen yüze hasret kaldık diyebilirim.
Tabiiki, başat aktör e...
Mehmet Necati GÜNGÖR
Sokakta yürürken, insanların yüzlerinden memleketin durumunu okurum.
Yüzler gülmüyor.
Gülen yüze hasret kaldık diyebilirim.
Tabiiki, başat aktör ekonomi.
Ekonomik göstergeler nihayetinde kuru soğanda düğümlendi.
“Yiğit muhtaç oldu kuru soğana” türküleri söyleniyor artık.
Kuru soğanın kilosu 30 liraya çıkmış.
Teyzelerim, kardeşlerim, o gün yemeğe ne katacaklarını düşünüyorlar derin derin.
Soğan deyip geçmeyelim.
Fukaranın katığıdır kuru soğan.
Yemek bulamazsa, ekmeğin arasına koyar, karnını öyle doyurur.
Sokakta yürürken, hep olağanüstü bir zenginliğe heves ederim.
Keşke böyle bir zengin olsam, sokaktaki o çaresiz, gülmeyen yüzlere derman olabilsem diye düşünürüm.
İzmirli Mahir aklıma geldi.
Çocuk, ürünlerin üzerine şöyle bir etiket yapıştırmış:
“Bu ürünün pahalı oluşu sizin yüzünüzden.”
Kimi, ya da kimleri kastettiği belli.
Genci hemen tutuklamışlar, sonra akşam üzeri serbest bırakmışlar.
Sosyal medyada milyonlara ulaşmış görüntü.
Başta gençler olmak üzere, millet yavaş yavaş korku duvarlarını yıkarak konuşmaya başlamış görünüyor.
Susan bir toplum, kendi geleceğini karartır.
Konuşan toplumlar ise sürekli aydınlığa koşar.
Siyaset, eleştiri ile kendini bulur.
Eleştiri, aynı zamanda toplumun ilacıdır.
İktidarları eleştirerek doğrultabiliriz.
Bu, anayasal bir hak.
Eleştiri hakkı hepimiz için, bütün vatandaşlar için anayasal bir hak.
O gencimize serbest kaldıktan sonra surmuşlar:
“Bundan sonra ne yapacaksın?”
Demiş ki: “Devam edeceğim.”
“Milletimin sıkıntılarını anlatmaya devam edeceğim. Daha fazlasıyla….”