Utku ŞENSOY
Kısıtlamalar hafifleyince üzerimize bir rehavet çöktü, maske mesafe gibi korunma önlemlerini de çok erken bırakınca, Korona Virüs salgınıyla birlikte dibi göre...
Utku ŞENSOY
Kısıtlamalar hafifleyince üzerimize bir rehavet çöktü, maske mesafe gibi korunma önlemlerini de çok erken bırakınca, Korona Virüs salgınıyla birlikte dibi gören grip vakaları da güçlenerek aramıza döndü. “Süper Grip” adı verilen şiddetli soğuk algınlığı benzeri salgın ülkemizle birlikte Avrupa'da hızla yayılıyor. Hastaların PCR testleri negatif çıkıyor ancak semptomları çok ağır yaşanıyor. Ülkemizde aşıya karşı olan direnç gösteren 6-7 milyonluk kitle nedeniyle, yurttaşların yüzde 80’ini aşıyla koruma ya da “sürü bağışıklığı” hedefinden giderek uzaklaşıyoruz. Toplumu korumak adına bu kesim için belki de Almanya benzeri sert tedbirleri almanın zamanı geldi. Almanya, marketlere, "aşısızları veya aşıdan kaçınanlara almama" yetkisi verdi. Bu arada ülkemizde çift aşılı grubun bağışıklık seviyelerinin giderek azaldığını unutmayalım.
Sonbaharla birlikte Covid 19'un dışındaki diğer viral solunum yolu enfeksiyonlarının çok fazla görülmeye başladığına vurgu yapan uzmanlar, ulusça tüm solunum yolu viral enfeksiyonlarına odaklanarak dikkatli olmamız gerektiği konusunda uyarıyor. Önümüz kış ve şartlar çok daha ağırlaşacak. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, “maskeyi yaşamımızdan çıkarmayalım, sosyal mesafe kuralına dikkat edelim, aşılarımızı mutlaka olalım" uyarılarını daha fazla dikkate almamız gerekiyor.
***
KÜME Mİ DÜŞÜYORUZ?
Uluslararası kuruluşların tahminlerine göre, “Türkiye, 2021'de dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginden düşüyor”. 1990 yılında dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına giren Türkiye, o günden bu zamana kadar 16 ile 18’nci sıralar arasında gelip gidiyordu. O yıllarda dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında olmayan Rusya, Suudi Arabistan ve Endonezya ekonomileri bugün Türkiye’yi geride bıraktı. Sadece bu bile ekonomi yönetiminde bir şeylerin hatalı olduğunu, tehlike çanlarının çaldığının önemli bir göstergesi değil mi?
***
YERLİ VE MİLLİ
Tarımda bir zamanlar kendi kendine yetebilen 6-7 ülkeden biri olan Türkiye, günümüzde buğdaydan, mısıra, bakliyattan yoncaya hatta samana kadar çok sayıda ithal ürüne muhtaç duruma geldi. Alışveriş yaparken ürün ambalajlarındaki o küçücük yazılar arasında “Made in Turkey” yazısını ya da barkodlarda 868-869’la başlayan yerli ürünlerimizi mumla arar olduk. He ne kadar yerli ve milli söylemleri siyasilerin dillerine pelesenk olsa da, temel gıdalarımızı Atlantik ötelerinde arar olduk. Artık mercimeğimiz Kanada’dan, nohut Meksika’dan, pirinç Vietnam’dan geliyor. Yaşadığım sokak kaldırımlarında bile ıhlamur ağaçları varken, onu bile ithal eder hale geldik. Hayvancılık konusuna hiç girmeyelim orada tablo daha da vahim. Bu konuda ana muhalefet partisinin bir uyarısı var, hasat zamanı gümrük vergilerinin sıfırlandığına dikkat çeken CHP'li Okan Gaytancıoğlu, ithalatın, üreticinin tarladaki ürününü kaldırıp, ürününü satıp borçlarını ödediğinde yapılması gerektiği söylüyor. Aksi takdirde yüzde 45 olan gümrük vergisinin çiftçi ürününü satmadan yüzde sıfıra çekilmesi üreticinin belini kırar, boynu bükük kalır. Çiftçi ve üreticimizi küstürmek, onu topraktan soğutmak, yerli ve milli söylemlerin havada kalması demekten de öte öz toprağımıza ihanet etmek değil midir?
***
AÇLIK TEHLİKESİ
Uluslararası açlıkla mücadele ve yardım kuruluşları, dünyada azımsanamayacak bir nüfusun açlık tehlikesiyle yüz yüze olduğunu açıkladı. Açlıkla mücadele kuruluşları, yerel çatışma ve savaşlar, Korona Virüs salgını ve iklim değişikliğinin açlık sorununu daha fazla tetiklediği uyarısı yaparak 40 milyondan fazla insanın açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildirdi. Dünyada 800 milyondan fazla insanın açlık çektiği, çoğunluğu çocuk 40 milyondan fazla insanın açlıktan öleceği uyarısında bulunan kuruluşlar, gıda sıkıntısının en çok Afrika kıtasıyla Afganistan’ı tehdit ettiğine dikkat çekiyor.
***
GÜNEŞ BATIYOR!
Avrupa Birliği’nden ayrıldıktan sonra Birleşik Krallık’ ta işler hiç de iyi gitmiyor. 10 bine yakın Birlik vatandaşı kamyon şoförünün Brexit sonrası İngiltere’yi terk etmesi, tedarik sektöründe büyük açık yaşanmasına neden oldu. Ülkede aybaşından buyana yaşanan yakıt krizinden sonra yeni bir kriz daha patlak verdi. Tedarik problemleri nedeniyle temel gıdalara ulaşmakta zorluk yaşayan halk yiyecek stoklamaya başladı. Bir zamanlar “Güneşin Batmadığı İmparatorluk” olarak anılan Birleşik Krallık, ada halkına gıda tedariki konusunu bile beceremiyor. Asırlarca sömürdükleri mazlum halkların ahı mı tuttu acaba?
***
TURİZM’DE İLK 5’DEYİZ!
Virüs salgınları, geçim derdi, işsizlik, tırmanan döviz, Suriye ve Afgan göçmenleri gibi dağ gibi büyüyen sıkıntılar arasında görece iyi haber turizmden geldi. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), Korona Virüs salgını döneminde “en kötü yıl” olarak tarihe geçen 2020 yılı verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye, Çin’in devre dışı kaldığı bu dönemde 16 milyon turist sayısıyla 5'inci sıraya yerleşti. Turizm gelirlerimiz ise beklentilerin çok gerisinde 10 milyar dolar seviyesinde kalarak bu sıralamada ancak 11’nci olabildik. İlk beşte yer almamız züğürt tesellisi mi diyelim bilemedim ama gelen gideni aratmasın, önümüzdeki yıllar inşallah 2020 yılından çok daha güzel ve kazançlı olur.