Mehmet Necati GÜNGÖR
“Cumhuriyet benim!” diyerek Cumhuriyeti en güzel şekilde tarif ediyordu.
“Isparta’nın bir köyünde, kerpiç bir evde doğup büyümüş, çobanlık yapmış, ve...
Mehmet Necati GÜNGÖR
“Cumhuriyet benim!” diyerek Cumhuriyeti en güzel şekilde tarif ediyordu.
“Isparta’nın bir köyünde, kerpiç bir evde doğup büyümüş, çobanlık yapmış, ve milletin oyu ile en üst devlet görevlerine getirilmiş bir köylü çocuğunu düşünün. Şu anda ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamında bulunuyorum. Cumhuriyet nedir diye soracak olursanız, Cumhuriyet benim işte. Kerpiç evden Çankaya köşküne getirilen köylü çocuğudur Cumhuriyet.”
Adalet Partisi’nin genel başkanı iken, rahmetli babam ve babamın arkadaşları o partide çeşitli görevlerde bulundular. Ben de bu partinin seveni ve gönüllüsü idim.
Sonraki yıllarda bürokrasi beni yukarılara taşıdı ve kendimi bu büyük insanın başdanışmanlığında buldum.
Demokrat ve hoşgörülü bir yöneticiydi.
Başbakan iken kızgınlıkla kendisine söven bir vatandaşı hapisten çıkartacak kadar hoşgörülü ve merhametli.
Avukatlığını da yapmış olan eski bakan Yaşar Topçu’dan dinlemiştim. “Herhalde büyük bir hata yaptık ki, vatandaş Allah’a sığınıp bana küfretmiş. Git onu oradan çıkar.”
Adam, hapisten çıkarılmasına mı şaşırsın, küfrettiği başbakanın onu hapisten çıkarttırmasına mı? Hapisten çıktıktan sonra İlk işi Güniz sokağa gitmek oldu. Elini öptü, affedilmesini istedi. Ve “Bundan sonra hep seninleyim” diyerek…
Cumhurbaşkanlığı’ndaki son zamanlarıydı.
Bir gün kendisini ziyaret ettiğimde bana Erzurum’u sordu.
“Erzurum nasıl?” dedi.
“Çok iyi” diyemedim. Erzurum O’nun zamanında çok iyi idi de, şimdilerde öyle değildi.
Oyunun yönünü değiştirmiş, istemediğimiz bir iktidarı iş başına getirmişti.
Yüzümü baktı, kötümser olmamamı söyledi.
“Her şey aslına rücu eder. Erzurum da edecektir.” dedi.
Erzurum’un milli ve manevi değerlerimize bağlı bir ilimiz olduğunu herkesten daha iyi biliyordu.
Ve dadaşları çok seviyordu.
Dadaşları, dürüstlük ve vatanseverlik gibi değerli sıfatlarla tanıyor, onun için “aslına rücu eder” diyordu.
Oyunun yönünü değiştirdiği için Erzurum’a dair bir kızgınlık, küskünlük hali taşımıyordu.
Erzurum’u ve Erzurum halkını sonuna kadar sevdi.
“Cumhuriyet benim işte” derken, demokrasinin faziletini anlatmak istiyordu.
İşte, o benim Cumhurbaşkanımdı.
O’nu çok sevdim.
Vefatına çok üzüldüm.
O, milletin gönlünde “konuşan Türkiye” söylemiyle yaşıyor, emsalsiz devlet adamlığı vasfıyla gönüllerin adamı olmayı sürdürüyor.
Mekânı cennet olsun.