Bizler yaşadığımız coğrafya nedeniyle düşünce değil duygu odaklı yaşıyor ve öğreniyoruz. Peki duygu odaklı yaşamanın avantajları veya dezavantajları nelerdir diye bir soru sorsam aklınıza ne gelir? Bana göre duygu odaklı olmak, kişilere veya olaylara anlam yüklemek üzerinden, insanı gerçeği görmekten uzaklaştırıyor gibi geliyor. Bizler çoğunlukla zihin okumak gibi bir yeteneğe sahip olduğumuzu zannederek olanı olduğu gibi değil algılamak istediğimiz şekilde yorumluyoruz. Sınır koymak meselesi ise çoğumuzun düştüğü tuzaklardan biri diye düşünüyorum. Örneğin sınır koymak denilince aklınıza ne geliyor? Emin olun 3-5 kişi bir ardayken bu soruyu sorsanız cevaplar çok farklı şekilde gelir. O halde sınır kavramı herkes için farklı olmakla birlikte bana göre sizi içine alan veya almayan herhangi bir konu hakkında birinin veya birilerinin söylemler veya eylemler yolu ile sizi huzursuz etmesi karşısında verdiğiniz yanıttır. Çoğu zaman öğrenilmiş ve çok da takdir edilen ancak benim çok da doğru bulmadığım bir kavram olan idare etmek, sınır koymanın önündeki en büyük engeldir. 
Bir insanın kendi sınırlarının veya başkasının da sınırlarının olduğunu algılaması veya fark etmesi çok önemli olmakla birlikte, sınır koymanın çocukken öğrenilmesi gereken bir kavram olduğunu düşünüyorum. Çocukken bunu öğrenememiş kişiler okulda zorbalık yaparak, arkadaşlarını huzursuz eden, uyumsuz davranışlar sergileyebiliyorlar. Bu çocuklar bir yetişkin olana kadar bu kavramın ne olduğunu öğrenememişse, başkasının hayatına elini kolunu sallayarak giren ve girdiği yeri de altüst eden yetişkinler olarak karşımıza çıkıyor. Sınır koymak öğrenilen bir şey ise burada kişinin öğrenmesini engelleyen şey nedir diye düşündüğümde, aklıma gelen şey çoğunlukla toplumda insan ilişkileri ve iletişim konusunda sıkıntı yaratan bu tarz insanlara karşı sessiz bir tutum sergilemek veya idare etmek düşüncesiyle olayın, görmezden gelinmesi ve geçiştirilmesi diye düşünüyorum. Üstelik sınır koymak ile ilgili sorunu olan bu insanların sadece bir kişi değil birden fazla insanın özel alanlarına girerek bireysel veya toplumsal olarak, insanları huzursuz edebildiğini de görebiliyoruz. Aslında sınır koymak bireysel bir tutum olarak düşünülse de kişinin kendi iç huzurunu koruması ve dışardan gelecek tehditlere karşı bir bariyer gibi kendini korumasının yanında, bence toplumsal boyutta da insan ilişkilerini bozan bu tarz insanlara davranışlarının doğru olmadığı söylenmeli ve sessiz kalınmamalıdır. Çünkü sessiz kalınan her davranış kabul edilebilen davranışlar farz edilir ve bu insanlar yaptığı hatalı davranışın bedelini ödememiş olurlar. Çoğu zaman hata yaptığının farkında bile olmayan bu tarz insanlar buna hakkı olduğunu zanneden, düşünmeden konuşup davranarak bunu açık sözlüyüm diye maskeleyebilmektedir. 
Peki bizler kişisel veya toplumsal olarak neden sınır koyamıyoruz, neden çekiniyoruz? Kaybetmekten, kırmaktan, sorun çıkarmaksın diye sustuğumuz bu davranışın arkasında aslında bir korku duygusu yatıyor olabilir mi? Vermek istediğimiz tepkiyi veremediğimiz için içerde o kişiye karşı birikmiş bir öfke duygusu oluşur ve siz sessiz kaldıkça sanki o kişi daha çok sınırını, haddini aşar. Sonuç olarak siz böyle bir duruma maruz kalıyorsanız, bir gün bozulan ruh sağlığınız nedeniyle kendinizi yüksek voltajda tepkiler verirken bulabilirsiniz ve karşınızda sizi bu hale getirdiğini düşündüğünüz kişi, size ne olduğunu dahi idrak edemez çünkü o her zamanki gibi hayatını yaşıyordur, onun davranışlarında bir değişiklik yoktur ancak siz durduk yere abartılı tepki vermiş gibi olursunuz ve sizi çileden çıkaran kişi ustalıkla sizi normal değil bu diye etiketler. Şimdi burada sorun sizin koymadığınız sınırlar mı yoksa bu kişinin koymadığınız sınırları aşması mı? Bireysel veya toplumsal sessizlik bir yanıt değildir aslında bir kişiyle başlayan bu ihlaller sonra birden fazla kişiyi yutan karanlık bir maskeyle insan ilişkilerini bozan bu davranış bozukluğunun normalleştirilmesidir. Normal olmadığı halde normal karşılanan kişiler ve bunların davranışları bir süre sonra bu kişiye duyduğunuz kızgınlığın ötesine geçerek neden buna izin verdin diye kendinizi suçlayan bir başka kötü duruma sebep olur. Bu sebeple sınırı olmayanın siniri olur sözü oldukça yerinde bir sözdür. Saygısızlığa sınır koymak, kendine duyulan özsaygıdır.