ismet mevhibe

Şahsın "iki ayyaş" dediği o iki ayyaş(!)tan, içki ile arasının pek iyi olmadığı bilinen İsmet Paşa ile ilgili, muhataplarından dinlediğim iki anekdotu aktaracağım bu gün.

İlk anekdot, Erzurumlu iş adamı Aziz Gözüm’e ait.

Gözüm, ömrü boyunca hep sağ partilere oy vermiş, bu dönemde ise  AKP’ye yakın durduğunu tahmin ettiğim, alüminyum doğrama ve taahhüt işleriyle meşgul bir iş adamı. Halen hayatta, aktif ve 71 yaşının içinde.

Küçük yaşlarda, (1950’li yıllar) halası ile birlikte çiftliklerinde hayvan besler, sütçülük yaparlarmış.

İnönü ve Menderes ailelerinin günlük taze sütlerini hala-yeğen Gözümler verirmiş.

Bir gün halası, sonradan Toker soyadını alacak İnönü’nün kızı Özden hanımdan bir istekte bulunur. Der ki: "Söylemeye sıkılıyorum Özden hanım, ekmek ve yemek artıklarınızı bir torbaya koysanız da geldiğimizde alıp hayvanlarımıza yedirsek."

Özden hanım, "Bizim evde ekmek artığı ve kırıntısı olmaz ki" diyerek ev hallerinden şu durumu anlatır:

"Böyle bir şey yaparsak babam kıyameti koparır. Biz bayat ekmekleri ve kırıntıları zayi etmez, kavurarak çorbalarımızda kullanırız. Babam hep şunu anlatır bize: Askerlerimiz bir savaşta aç kalmışlar, atların dışkılarından ayıkladıkları arpaları yiyerek hayatta kalmayı başarmışlar. Onun için babam israfa çok kızar. Biz, evimizde hiçbir kırıntıyı, özellikle de ekmek kırıntılarını israf etmeyiz."

Bir diğer anekdotu, eski Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Nuri Yılmaz’dan dinlemiştim.

İnönü’nün "Ya ben ya o!" diyerek kestirip attığı, genel kurulun ise "Ecevit" dediği o meşhur kongrede, Erzurum il başkanı Osman Polat (Mehmet Nuri Yılmaz’ın dostlarındandır) İnönü’yü desteklemektedir.

Yaptığı bir konuşma Ecevitçilerin tepkisini çeker ve kongre salonunda tartaklanır.

Kongre bitmiş, CHP Genel Başkanlığı’na Ecevit seçilmiştir.

İl başkanının tartaklandığını işiten İnönü bu duruma bir hayli üzülür ve  Osman Polat’ı evine davet ederek hem teskin, hem teşekkür eder.

Hizmetçi iki bardak sütle içeri girer. Birisini İnönü’nün, diğerini  Polat’ın önüne bırakır.

Aradan dakikalar geçer, sütlere dokunulmamıştır.

Polat, Paşa’nın içmesini, Paşa da Polat’ın içmesini bekler.

 Hizmetçi fark eder ki, misafir Paşa’ya olan saygısından dolayı süte dokunmamış.

Kulağına eğilir, şöyle der: "Misafir içmeden Paşa içmez. Siz için ki O da içsin."

Dönelim Erzurumlu iş adamının anlattıklarına:

Gözüm, bize şunu da anlattı o sohbette.

Evlerine her gittiğimizde Mevhibe hanımı (İnönü’nün eşi) ya Kur’an okurken, ya namaz kılarken bulurduk.

Bir de Menderes’ten aldığı harçlığı anlattı.

"Menderes bir gün çiftliğimize geldi. Ben de sevinerek halama Menderes’in geldiğini heyecanla ‘Menderes amca geldi, Menderes amca!’ diye bağırarak duyurmuştum.

Bu davranışım Menderes’in hoşuna gitmişti.

Başımı okşadı ve o zamanın parasıyla çıkarıp 50 lira harçlık verdi.

O harçlıkla benim adıma bu gün Mustafa Kemal Mahallesi olarak bilinen yerde 3.5 dönüm arsa alındı.

Paraya çok sıkıştığım anlarda bile o arsayı satmadım.

Menderes’in aziz hatırası olarak halâ saklıyorum."

Hepsini kaybettik.

O güzel insanlar beyaz atlarına binip gittiler.

Allah’ın rahmeti hepsinin üzerine olsun.

adnan-menderes