2. Cumhurbaşkanımız, İsmet İnönü ve ailesinin 48 yıl yaşadıkları; toplumun "Pembe Köşk" olarak bildiği bu bina Çankaya sırtlarında çam ağaçları arasında bakımlı bir bahçenin ortasında tarihe ışık tutan tarihi bir yapıdır.
Türk siyası tarihinde muhteşem bir yer olarak bilinen bu mesken de halen İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker müştemilatın üst katında yaşamını sürdürmektedir. Tarihimize, Cumhuriyete, özgürlük ve çağdaş bir yaşama hak kazanmış Türk toplumunun, bu özelliklere nasıl kavuştuklarının tartışıldığı tarihi bu yapıtta Atatürk , İsmet İnönü ve yakın arkadaşlarının sabahlara kadar süren çalışmalarına ve sohbetlerine sahne olan yemek odası, oturma salonları görenlere tarihimizin derinliklerini incelemek fırsatı bulmaları için rahmetli Metin Toker’in saygın eşi İsmet İnönü’nün değerli kızı Özden Toker her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle tarihi binanın kapılarını Cumhuriyet tutkunu Ankara"lı lara, özellikle de genç nesillere görmeleri için açmaktadır.
1923 yılında Uzunoğlu Ali Ağa ailesine mensup Mehmet Bey’den satın alınan o zamanki görüntüsü ile bir bağ evi olan binayı İnönü, genişletmek daha kullanışlı bir hale getirmek için tutulan işçilerin ellerine teslim etmiştir. Nitekim uzun süren tadilat İsmet Paşa’yı iyice bunaltmış ki eşi, Mevhibe hanıma yazdığı mektuplarda bu sıkıntısını sık sık dile getirmiştir. "Sevgili Mevhibeciğim" 3 Nisan 1924 tarihli mektubumda belirttiğim gibi bir tadilat yaptırmanın bu kadar güç olduğunu hiç bilmiyordum. Meğer ne güç bir şeymiş. Çoğu gitti azı kaldı. Fakat yinede bir aylık işi olduğu söyleniyor. Şeklinde yazdığı mektuplarına devam ederek "Ev için gece – gündüz çalışıyoruz yapı işi meğer ne kadar zor bir işmiş. Bir-iki hafta içinde sıvadan başka işler kamilen bitmiş olacak bayrama bitebileceğinin ümidi içindeyim. Ne mutlu, Neyse çoğu bitti azı kaldı. Biraz daha sabredelim iki gözüm" diyerek pek çok mektup yazdıktan sonra bugün Pembe Köşk olarak bilinen binaya yerleşmişlerdi.
Çankaya Köşkünde kalan ATATÜRK’ün sık sık gelip İnönü ailesi ile beraber olduğu bu yerde daha da önce belirttiğim gibi Cumhuriyetin devamı ve daha özgürlükçü yasalara kavuşması için yapılan toplantıların yanı sıra klasik müzik seven İnönü ve ailesi dostlarına genç Cumhuriyetin yetenekli müzisyenlerinden hafif yemek parçaları da dinletirlerdi.
23 Nisan’da kapılarını açacak olan köşk kelimenin tam anlamı ile Cumhuriyete ışık tutan tarihi bir yapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmiş yıllarda yine kapılarını Ankara’lılara açan köşkün kapısında tam bir hanımefendi olan Özden Toker karşılamaktadır. İçeride objeler ve belgeler, İnönü ve Mevhibe hanımın kullandıkları eşya ve giysiler hakkında bilgiler vermektedir. İnsanı büyüleyen tarihin derinliklerine götüren bir birinden değerli objelerin yer aldığı odalar ve salonlar mis gibi tarih kokmaktadır.
Köşk’te İnönü ailesinin yemek odası, yemek yedikleri masa ve zevkle döşenmiş masa üstü tabaklar, bardaklar, çatallar sanki size yemek ikramı yapılacakmış hissini vermektedir. Mevhibe hanımın gelinliği, günlük elbiseleri, yine kullandıkları günlük eşyalar sanki dün yerine konmuş gibi özenle ve de titizlikle sergilenmektedir.
İnönü ailesinin bilinmeyen belgeleri, Türkçeye çevrilmiş evin tapusu, bir asırdan eski faturalar, irsaliye makbuzları ve yüzlerce fotoğraf Mevhibe hanımın otomobil kullanırken çekilmiş bir resmi, ziyaretçilerin dikkatini çekecek kadar ilginçtir. Büyük salonda ise bir müzeyi dolduracak kadar, göz kamaştıran ev malzemeleri, Aplikler, büstler, heykeller, duvarları süsleyen silahlar, üniformalar, madalyalar, belgeler, hediye edilmiş çeşitli objeler daha neler, neler hepside tarih kokan değerli eşyalar Özden Toker, çoğu kez evinde kendi elleri ile pişirdiği kurabiyeleri gelen ziyaretçilere de ikram etmektedir. Yılda iki kez açılan kapıları ile Pembe Köşk her Türk’ün mutlaka görmesi ve Özden Toker’in verdiği tarihi bilgilerden yararlanması gerekmektedir.
Bende evime yakın olan bu tarihi köşkü birkaç kez ziyaret etmiş muhterem hanımefendi Özden Toker’in tarihsel bilgilerinden istifade etmiştim. Köşkün karşısında İsmet İnönü’nün tek başına bir heykeli, bahçede ise Mevhibe hanımla birlikte dikilmiş tunçtan yapılmış heykelleri bulunan bu saygın insanları her zaman olduğu gibi bugünde hürmetle anıyoruz.
Bu arada tarihi bir olayı da belirtmeden yazıma son vermek istemiyorum. Hint Müslümanlarının liderlerinden Ağa Han ve Emir Ali’nin halifelikle ilgili Cumhurbaşkanına ve Başbakana yazdığı gizli mektup yetkililerin ellerine geçmeden İstanbul basınına sızması üzerine 8 Aralık 1923’de konuyu Meclis gündemine getiren İsmet Paşa’nın teklifi üzerine kurulmuş olan istiklal mahkemesi Mustafa Kemal’e suikast suretiyle vatana ihanet ve hükümeti yıkmak için örgüt kurmakla suçlanan "Osman Reis hadisesi" olarak tarihe geçen olaylara karışanlarda dahil 10 Aralık 1923’te yayınlanan beyanname gereği, Cumhuriyete karşı hareket ve teşebbüse cüret edenlerin şiddetle cezalandıracağı açıklanmıştır. Mustafa Kemal’e suikast, Cumhuriyeti yıkmaya yönelik kurulan örgütler dâhil pek çok suç işlemiş olan kişiler bu mahkemelerde yargılanmıştır.
İsmet Paşa’nın teklifi ile kurulan, metinlerin Pembe Köşk’te yazıldığı söylenen bu mahkemeler davaların sonuçlanmasını takiben kapanmıştır. İstiklal Mahkemeleri’ne ait belgeler 96 yıl aradan sonra Osmanlıcadan Türkçeye çevrilerek 3 ciltlik bir kitap oluşturulmuştur.
Her nerede yaşıyorsanız, bir Türk olarak bu tarihi binayı ziyaret edip Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına şahit olunuz.