Siyasi parti liderlerinin çoğu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir’e gitmeyi zül görse de, yurttaşlar sel olup Ata’sına koştu. Bu bayramda 110 binden fazla yurttaş Anıtkabir’deydi.
Utku Şensoy
Hemen her ay 200 binden fazla yurttaşın ziyaret ettiği Anıtkabir, bu 23 Nisan’da yine mahşer yeri gibiydi. Varsın liderler Ata’yı ziyaret etmesin, halk onun kadir kıymetini gayet iyi biliyor ve O’na minnet, şükran borcunu ve saygısını, kabri başında dua edip, hürmetle eğilerek gösteriyor.
***
Erdoğan-Özel görüşmesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP lideri Özel, TBMM'nin 104’ncü açılış yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un ev sahipliğinde düzenlenen resepsiyonda bir araya geldi. Erdoğan ve Özel’in seçim sonrası bayram vesilesiyle gerçekleşen ilk temaslarında birlikte çay içmeleri hemen herkesin içini ferahlatan, özlenen bir tabloydu.
Seçim, siyasi manevralar derken, liderlerin gergin konuşmalarından hayli bunaldığımız bir dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP lideri Özel’in görüşme talebi olduğunu belirtip, "Önümüzdeki hafta bir araya geleceğiz" sözleri kamuoyunu daha da rahatlattı. Seçim-geçim derdinden hayli bunalan yurttaşların, liderlerin bu tür medeni yaklaşımlarına çok ihtiyacı var.
***
Boşanmalar son 20 yılda ikiye katlandı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), evlenme-boşanma istatistiklerini açıkladı. Buna göre 2004 yılına göre boşanma sayılarında yüzde 90’a yakın bir artış oldu! TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 2004 yılında 615 bin olan evlenen çift sayısı, onca nüfus artışına rağmen 2023 yılında 565 bine geriledi! 20 yıl önce 91 bin olan boşanma sayısı ise neredeyse iki katına, 172 bine yükseldi! Yine kurumun verilerine göre, ortalama evlenme yaşı yükselirken, 2023 yılında erkeklerde 28,3, kadınlarda 25,7 olarak gerçekleşti.
Bu verilere bakarak, artık genç nesillerin çok daha zor evlenip, ekonomik şartlar ve ülkedeki stresli yaşam koşulları yüzünden çok daha kolay boşandıkları görülüyor. Sağlam temellere dayalı aile düzeninin oluşturduğu sağlıklı ruh yapısına sahip nüfus, şüphesiz güçlü bir ülkenin en başat nüvelerindendir. Yetkililerin bu tabloya bakıp gençlerimizi istihdam-geçim-insanca yaşama haklarına hızla kavuşturup, sağlıklı aile kurmalarına katkıda bulunmanın çarelerini aramaları gerektiğini düşünüyoruz.
***
Dubai Felaketi
Geride bıraktığımız hafta tüm dünya hayretler içinde Dubai’de yaşanan seli konuştu. Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük kenti Dubai, son zamanlarda devasa inşaat projeleri, ticari konumu ve sportif karşılaşmalar ile dünyanın ilgi merkezi haline geldi. Aralarında 828 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek binası Burç Dubai’nin de (Burj Khalifa) bulunduğu yüzlerce gökdelenin bulunduğu dünyanın en gelişmiş yerleşkesi Dubai, iddialı bir proje olan insan yapımı Palmiye Adaları, lüks otelleri ve bölgenin ve dünyanın en büyük alışveriş merkezleriyle zenginliğin bir sembolü haline geldi. Palm Deyra, Palm Cumeyra ve Palm Cebel Ali olmak üzere üç ayrı adadan oluşan, deniz üzerinde dolguyla yapılan yerleşim alanlarında dünyayı sembolize eden adacıkların da yer aldığı lüks ve ihtişamın merkezi olan Dubai günlerdir sular altında…
Zenginliğin, şatafat ve debdebenin buluştuğu Dubai’de susuzluk ve kuraklık artınca, amonyum nitrat, kadmiyum iyodür, bakır sülfür, kurşun iyodür, CO2 buzu ve gümüş iyodür gibi yapay yöntemler kullanılarak bulut tohumlama yapıldı. Bunun sonucu müthiş bir yağmur başladı ve bölgede büyük bir sel felaketi yaşandı, lüks kent tüm dünyanın şaşkın bakışları altında günlerce sular altında kaldı, yaşam felce uğradı. Zira bu lüks ve şatafatın altında böylesine bir yağmur öngörülmemişti, eksik yapılan altyapı çöktü, çölün ortasında yoktan var olan kentte tarihi bir sel felaketi yaşandı, milyonlarca dolarlık zarar ortaya çıktı.
Herkes böylesine olağan üstü yapılara imza atılan bu kentte neden bu felaket yaşandı diye sormaya başladı? Öyle ya sonuçta bu emirlik kentlerinin idarecileri-sahipleri olan aileler, İngiliz lordları gibi eğitim görmüş insanlardan oluşuyordu! İşte tam da bu noktada kanımızca bilim bitti ve o yörenin insanının özü ortaya çıktı. İngiliz aklıyla devasa kentler oluşturup, çölde yaşayan kabile aklıyla altyapıyı geçiştirip üstüne üstlük kuraklık var diyerek hesapsızca bulut tohumlama yapılınca sonuç bu oldu! Tüm dikta rejimleri, prenslik ya da emirliklerde olduğu gibi baştaki adamın verdiği talimatlar sorgu-sual edilmeden harfiyen yerine getirildiği için, duvara toslamak kaçınılmaz oluyor. Burada da yetersiz altyapıya rağmen, Emir’in emri yerine getirilecek telaşıyla bulut tohumlama yönteminde kantarın topuzu kaçınca bu korkunç tablo ortaya çıktı. Hacı Bektaş-ı Veli’nin altını çizdiği gibi, “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”