Gazeteciler Cemiyeti Anıtkabir'deGazetecilere bir dizi ekonomik ve sosyal haklar sağlayan 212 Sayılı Yasanın kabul tarihi olan 10 Ocak 1961 “Çalışan Gazeteciler Gününü” son dönemde olduğu gibi bu yıl da buruk biçimde geride bıraktık. 
Gazeteciler Cemiyetimizin 78’nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla, yağmurlu ve rüzgarlı bir başkent sabahında Rasattepe’de Atamızın huzurundaydık. Halkın haber alma hakkına ve meslek onurunu koruma yolunda her geçen gün daha da geriye gitmenin vermiş olduğu üzüntüyle saygı duruşunda bulunduk. Son 63 yılda yitirilen değerler ve mesleki erozyondan en çok etkilenenlerin başında gazeteciler geliyor. İş güvencesinin ortadan kalktığı, sendikalaşmanın engellendiği, işten çıkarmaların arttığı atmosferde, halkın sesi olabilmek, demokrasinin dördüncü kuvveti olabilme iddiasını sürdürebilmek pek olası değildir.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün, 2023 Dünya basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında son sıralarda yer alan ülkemizin, tutuklu gazeteci, haber alma ve ifade özgürlüğü konularında notu kırıktır. Bir avuç onurlu meslektaşın ağır ekonomik şartlara rağmen ayakta kalıp direnmesiyle sürdürdükleri kutsal meslekleri önünde saygıyla eğiliyor, onları gönülden kutluyoruz.
***
TÜRKLER İLTİCA REKORU KIRDI
Türkiye, ağır ekonomik koşullara rağmen muhalefete göre 10, resmi verilere göre 5 milyona yakın mülteciyi ağırlıyor. Bu konuda en az bizim kadar sıkıntılı bir ülke de Almanya. Bizim sıkıntımız, Suriye, Irak gibi Orta Doğu ülkeleriyle, Afrika ve Orta Asya kökenli göçmenlerle, onlarınki ise başta Suriye olmak üzere Türkiye’den iltica edenlerle. Son dönemde yoğunlaşan iltica başvuruları ve düzensiz göçle başı dertte olan Almanya, resmi verilere göre, iltica başvurusunda bulunanların sayısı geçen yıl yüzde 51 artarak 350 bini aştı. Almanya'ya iltica başvurusu yapanlar arasında ilk sırada Suriyeliler, ikinci sırada ise Türkler bulunuyor.
Suriye’deki sıkıntıları anlayabiliyoruz, Afganistan, Irak, İran gibi ülkeler dururken, Türklerin bunların da önüne geçerek iltica başvurusunda en ön sıralarda yer almalarına pek bir anlam veremedik. Zira necip basınımıza ve haber kanallarına göz attığımızda pek çoğuna göre yurdumuz, dünyanın en huzurlu, en rahat ülkelerinden biri! İyi de bunca ilticacı neden ve nereden çıkıyor? Huzur mu tepti? Rahat mı battı? Yoksa pek dile getirilmeyen, yazıp çizilemeyen toplumda kangren haline gelen sıkıntılar mı var?
***
Almanya'da Çiftçiler TepkiliÇİFTÇİ TEPKİLİ
Almanya’dan söz etmişken, ülkede çiftçilerden sonra taşımacılar da ayakta. Traktör ve biçerdöver benzeri tarım araçlarından vergi alınmıyordu, çiftçi motorini indirimli alıyordu. Önce tarım araçlarına vergi getirildi, ardından gelen tepkiler üzerine geri adım atıldı ancak motorine kademeli vergi kararından geri dönülmemesi çiftçilerin ülke çapında sokaklara dökülmesine neden oldu. Grev dalgasına demiryolu çalışanlarının da katılmasıyla ülkedeki kaos ortamının daha da büyümesine neden olacak.
Aslında çiftçinin talebi mantıklı, hesap basit, bunu kavrayabilmek için ekonomist olmaya gerek yok. Alman Çiftçi ve nakliyeci, “mazotu ucuza alırsak ürün maliyetleri daha düşük olur, biz rekabetçi bir fiyatla emeğimizin karşılığını alırken, ürünümüz tüketicinin sofrasına çok daha ucuza girer” diyor. Hiç de haksız değiller, bunu ülkemiz ölçeğinde düşündüğümüzde, sebze ve meyve Antalya’dan büyükşehirlere getirilirken kilo başına en az 2-3 lira nakliye parası veriliyor, mazot çiftçi ve nakliyeciye ÖTV ve KDV’siz verilse, ürün tarladan kaldırılmaktan başlayarak son tüketiciye kadar kilo başına en az 5-6 lira daha ucuza gelmez mi? Ortalama 20 lira olan mandalina veya patatesin kilosunun 14-15 liraya düşmesi kötü mü olur?