Utku ŞENSOY
Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl...
Utku ŞENSOY
Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına ilişkin yankılar sürüyor. Hemen her konuda olduğu gibi burada da yurttaşlar ikiye bölünmüş durumda. Bir yanda İmamoğlu’nun bu cezayı hak ettiğini savunan AKP, MHP ve BBP’nin oluşturduğu Cumhur ittifakını destekleyenler, diğer yanda kararın tamamen siyasi olduğunu iddia eden Altılı Masa’nın oluşturduğu Millet İttifakına destek verenler…
Biz yargıya intikal eden bir konunun ekranlarda ve gazete köşelerinde abartılı biçimde tartışılmasının seçim sathı mealindeki ülkemiz için yıpratıcı olduğu, yurttaşları gererek yol ayrımına götüren girişimlerden kaçınılması gerektiğini savunanlardanız. Devam eden bir ceza yargılamasında sıradan yurttaşlardan, YSK başkanına kadar herkesin konuya sükunetle yaklaşması gerektiğini, istinaf yolundaki karara yönelik adaleti masaya yatırmadan, meclis çatısı altında ve siyasi platformda dile getirilmesinin çok daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda iç siyasi tartışmaları bir yana bırakarak, konunun yurt dışındaki yansımalarına değinmeyi yeğledik. Bakın bu karar dünyada, dış basında nasıl yankı buldu;
Dünya çapında yazılı ve görsel basına haber gönderen referans kaynak olarak tanımlanan, merkezi Londra'daki haber ajansı Reuters, kararı abonelerine şu başlıkla iletti;
"Türkiye'de önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güçlü bir rakip olarak görülen muhalefet siyasetçisine siyasi yasak getirildi."
The Washington Post karara ilişkin şu çarpıcı sözlere yer verdi;
“Siyasi uzmanlar, belediye başkanının yargılanmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli bir rakibini ortadan kaldırma girişimi olarak yorumluyor.”
Uluslararası İngiliz iş gazetesi Financial Times ise kararı şu ifadelerle duyurdu;
“İstanbul’un popüler başkanı İmamoğlu seçim görevlilerine hakaret suçundan hapis cezası aldı, siyasetten men edildi. İmamoğlu, gelecek yıl yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın potansiyel rakibi olarak görülüyor.”
Dünyanın en büyük iki borsasına ev sahipliği yapan Wall Street'ten gelişmeleri canlı yayın olarak aktaran borsa kanalı Bloomberg Tv de ise, karara ilişkin şu cümleler yer aldı;
“Karar yüksek temyiz mahkemeleri tarafından onaylanırsa, Haziran ayında yapılması planlanan seçimlerde Erdoğan’a meydan okuyabilecek en popüler siyasi figür olan İmamoğlu’nun siyasi yasağı ile sonuçlanacak.”
Alman Bild gazetesi de kararı şu yorumla okurlarına duyurdu;
“Erdoğan, 2023 seçimlerinde en büyük rakibini saf dışı mı etmek istiyor?“
Yukarıdaki satırlara bakarak, uluslar arası medya, kararı siyasi manipülasyon olarak görmüş denilebilir mi? Takdir sizin.
***
ASGARİ ÜCRET
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davasının yanı sıra, Hiranur Vakfı kurucusunun 6 yaşında kızını 29 yaşındaki biri ile dini nikahla evlendirdiği iddialarına ilişkin dava Türkiye’de gündemin en üst sıralarında yer alırken, bu konulardaki tartışmalar, kamuoyunun esas gündemi olan ekonomideki sıkıntıları ve mutfaktaki yangını bir süreliğine de olsa rafa kaldırdı. Oysa Pandemiden buyana ülkemizi sarsan ekonomik darboğaz ve geçen yıl 21 Aralık sonrası yaşanan devalüasyon sonrası milli paramızın döviz karşısında erimesi, zor yaşam koşullarını iyice sıkıntılı hale getirdi. Gıdadan, kiraya, ev fiyatlarından oto fiyatlarına kadar uçuk fiyatlarla yaşamaya başlamamız, dar gelirli yurttaşların yükünü bir kaç kat artırırken, parası ve malı olanları daha da zenginleştirdi.
Şimdi dar gelirlinin gözü kulağı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in, 2023 asgari ücretinin belirlenmesine yönelik muhtemelen bugün yapması beklenen Asgari Ücret rakamında. Sayın bakanın ifadeleriyle; “Türkiye’ye rahat bir nefes aldıracak, emekçileri koruyan, onların hayat şartlarını aşmalarına katkı sağlayacak bir ücret seviyesi” şeklinde tanımladığı rakama hep beraber tanık olacağız.
Ekmek ve simit in en az 5 liradan alınabildiği, girdi maliyetleri nedeniyle her türlü malı alanın da satanın da mutsuz olduğu bir ortamda Asgari Ücret 10 bin lira olsa ne olur? Asgari Ücrete yapılan artış her seferinde olduğu gibi etiketleri zincirleme reaksiyonla yukarı doğru tetiklemeyecek mi? İleri yaşlardaki hemen her kesin yaşamı boyunca onlarca kez yaşadığı asgari ücret konusuna şahsi bakışımız farklı. Esas olan Asgari Ücretin artırılması değil, hayat pahalılığın önlenmesi, girdi maliyetlerinin, elektrik, doğal gaz ve akaryakıttaki vergi yükünün azaltılarak, yurttaşların alım gücünün ve yaşam standardının yükseltilmesidir. Giderek daha fazla tüketen bir toplum olduk, üretim ve istihdam olmadan bu mümkün mü?
***
[caption id="attachment_259947" align="alignnone" width="700"]
Zafer Messi'nin[/caption]
AFRİKA KÖKENLİLERİN BAŞARISI
Katar'da Pazar akşamı noktalanan 2022 FIFA Dünya Kupası, güzelliklerinin yanı sıra tartışmalarıyla da dünya gündeminin üst sıralarındaydı. Kimilerine göre kupanın, tüm dünya ligleri istim üzerindeyken, Katar’ın ikliminden dolayı yazın değil de, lig mücadelelerin tam orta yerinde 4 hafta boyunca kesintiye uğratılarak yapılması futbola vurulan bir darbeydi. Diğerlerine göre ise, Brezilya, İngiltere, Portekiz ve İspanya gibi favorilerin baştan havlu attığı değişik bir atmosfere tanık olduğumuz bir kupaydı. Paris Saint-Germain’den takım arkadaşları Messi ve Mbappe’nin toplamda 7 gol attıkları final maçında gülen taraf Arjantin oldu. Arjantin, 1986’da efsane futbolcu Maradona ile Meksika’daki şampiyonluğun ardından kupayı üçüncü kez kazanırken, 45 Milyonluk Arjantin, 65 milyonluk Fransa’yı dize getirdi. Nüfus açısından dünyada ilk 20’deki ülkelerin hiç biri ilk sekiz içinde yer alamadı. Hemen her şeyde olduğu gibi futbolda da on milyonlarca nüfusa sahip olmanın hiçbir kıymetinin olmadığı görüldü, önemli olan nitelikli insan yetiştirebilmekmiş!
Ülkemizin olmadığı maçlarda bizi ilgilendiren yanı ise, Afrika kökenli sporcuların bu kupaya damgasını vurmasıydı. Örneğin Fransa Milli takımının 25 kişilik kadrosunun neredeyse tamamının aslen Fransız olmayışıydı. Mavi-Beyaz-Kırmızı'lı milli takım oyuncularının çoğunluğu Afrika asıllı futbolculardan oluşuyordu. Göçmen ailelerinin çocuklarından oluşan yıldızlar topluluğunun başarısı takdire şayandı. Fransa ve Hollanda gibi emperyalist ülkelerin eski sömürgelerinden “devşirdiği” futbolculara alışkınız, Kanada gibi pek çok ülke milli takımındaki futbolcuların da bu yeni trend "küreselleşme" izlerini görmek bu dünya kupasına damga vurdu. Sömürülen Afrika kökenli "devşirme" sporcuların başarısını alkışlayıp, onları desteklememek mümkün değil, tüm dünya gibi biz de onların başarılarına şapka çıkardık.