AKP’nin yasa yapma tekniği süre geldiği gibi, basına bir Word belgesinin sızdırılmasıyla başlıyor. Daha sonra toplum elinde olan bilgi kırıntısıyla bunu tartışıyor. 9. Yargı Paketi de bu şeklide sızdırıldı. Toplumu hatta rejimi çok yakından etkileyen hükümler içermesine rağmen, ne yazık ki yeterince toplumsallaştırılamadı.

Özlem Günel Tekşen

Pakette en çok tartışılan madde “etki ajanlığı” olmasına rağmen, o maddeye de ne yazık ki yeterince tepki verilemiyor. Yeni Şafak Gazetesi’nden öğrendiğimiz kadarıyla, TCK 339. Maddesinden sonra gelmek üzere “Diğer Faaliyetler” adı altında yeni bir suç ihdas edilerek “etki ajanlığının” düzenlenmesi öngörülmüştür. Maddenin kaleme alınışında, ceza hukukunun kadim ilkesi olan, bir kişinin bir maddeyi okur okumaz neyle karşılaşacağını hemen anlaması anlamına gelen “kanunilik” ilkesinden tutun da, hukuki belirlilik ve güvenlik ilkelerine açıkça aykırı olduğu görülmektedir.  Bu belirsizlikten kastımız, maddede belirtilen iç ve dış siyasal yararların ne olduğu,  bunun kime göre ve kim tarafından belirleneceğinin belirsizliğidir. Her şey iç ve dış siyasal yararlara aykırı bulunabilir, nitekim maddenin gerekçesinde de; iç ve dış siyasal yararlar öyle geniş tutulmuştur ki; her türlü aktüel konu, doğası gereği bu menfaatlerle yakın ilişki içerisindedir. İktisadi, mali, teknolojik, kamu sağlığı, siber alan, kritik alt yapılar, enerji ve kültür ve “gibi” diğer yararlar suçun maddi konusunu oluşturabilmektedir.

Yargının tarafsızlığını maalesef yitirmiş olduğu bu ortamda, muhalif olarak yorumlanan her söz ve davranış bu kapsama girebilecektir. Örneğin, Akbelen’de toprağını, ağacını savunan köylüler, mukayeseli akademik çalışma yapan bilim insanları, Devletin Suriye Politikası halka bir anket çalışması ile soran kamuoyu araştırma kuruluşları bu maddenin kapsamına sokulup yargılanabilecek hatta 3 ila 7 yıl gibi yüksek cezalarla karşı karşıya gelebilecektir. 

Özetle, etki ajanlığı yasalaşırsa, bugün bu yasanın çıkmasını isteyenler dahil, kime yöneleceği hiç belli olmayan tehlikeli bir araç olarak karşımızda duracaktır. Bu sebeple Meclise dahi gelmeden paketten çıkarılması gerekmektedir.

Kadınlar neden 9. Yargı Paketi'ne karşı, çünkü yine yeniden görülüyor ki, iktidar kadınların kimliğine, eşitliğine, mücadelesine karşı. Nitekim, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) paket basında paylaşılır paylaşılmaz siyasi parti liderlerini ziyaret ederek, eş zamanlı olarak pek çok ilde basın açıklaması yaparak, toplumu bu konuda uyarmaya başlamıştır.  

Pakette özellikle kadınları ilgilendiren diğer maddeler

Pakette, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası’nda da bir değişiklik yapılarak, şiddet uygulayanlara veya uygulama ihtimali olanlara karşı verilmiş olan tedbir kararını ihlal edenlere karşı verilen zorlama hapsine karşı itiraz yolunun açılmasına gidileceği yönünde, duyumlar vardır.

Siyasi iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarken, yerli ve milli 6284 Sayılı yasanın olduğu ve kadınlara korumaya yeteceği argümanıyla, halkı ikna ediyordu. Gelinen aşamada, 6284 sayılı yasanın da caydırıcı tek hükmünün itiraz yoluyla delinmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bu itiraz süresince, duruşma tarihi verilene kadar, kadınların nasıl korunacağı belirsizdir. Yalnızca bir günde 8 kadının öldürüldüğü bir ülkede, 6284 sayılı yasanın tartışmaya kapatılıp ciddi bir şekilde uygulanması dışında yeni bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur.

Pakette, Anayasa Mahkemesi tarafından eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen kadının soyadını düzenleyen Medeni Kanunun 187. Maddesinin de maalesef, AYM kararı yokmuşçasına aynen geri getirildiğini görüyoruz. Kadınların yıllardır vermiş olduğu eşitlik mücadelesi yine görmezden gelinmeye çalışılmaktadır. Korkulması gereken eşitlik değil, şiddettir.