Yönetimde kullanılan çeşitli terimler vardır. Bu terimlerin açıklanarak içinin doldurulması gerekir. İktidar olmak, muktedir olmak demektir. Bu nedenle iktidarda olanların bahane üretme hakları yoktur. Muktedir olanlar gereğini yapmak zorundadırlar.
Necdet Topçuoğlu
Hükumet olmak, hükmetmek anlamına gelmektedir. Buradaki hükmetmenin anlamı, sorunların üstesinden gelme becerisini göstermektir. Parlamento, parlayan adamların kavga ettikleri yerdir. Bu kavga yumruk yumruğa kavga değil, fikirlerin çatışması anlamını taşımaktadır.
Yönetmek, imkan yaratmak ve yaratılan imkanları en verimli şekilde kullanarak, planlanan hedefe ulaşmaktır. Sorunların çözümünde gerekli olan bilgiyi temin ederek kullanmak, çözümü tesadüflere ve şansa bırakmamaktır. Yönetimde esas olan dizginleri elde tutmak, kontrolü asla elden bırakmamaktır. Yönetim bir bisikletin pedalını çevirmek gibidir, ayakta kalabilmek için pedalı sürekli çevirmek gerekir. Aksi takdirde bırakıldığı anda düşmek kaçınılmazdır.
İdare etmek, sorumluluğu alınan bir görevi, mevcut imkanlar ölçüsünde götürmeye çalışmaktır. İdare etme anlayışında riske girmek göze alınmamaktadır. İddialı olmaktan çok garanti hedefler tespit edilir. Yaratıcılık ve yeniliklerden ziyade mevcut durumun korunması söz konusudur. Görev sürem bitinceye kadar aman başıma bir şey gelmesin de, sonuç ne olursa olsun anlayışı hakimdir.
Ülkede üretim yetersizliği bir sorun haline gelmişse, yönetenlerin her türlü bilgi ve teknolojiyi kullanarak üretimi artıracak tedbirleri alması gerekir. Üretimi artıracak bir politika geliştiremiyor, mevcutlarla işi götürmeye çalışıyorsa bunun adı yönetmek değil, idare etmektir. İşsizlik kronik bir sorun haline gelmişse, iktidar iddiasında olanlar, yeni istihdam alanları açmaya muktedir olduklarını göstermek zorundadırlar. Aksi takdirde mevcut istihdam imkanları ile yetinmek durumu idare etmektir.
Terör beka sorunu haine gelmişse, iktidar olanların çözüm konusunda muktedir olmaları zorunludur. Hükumetin terör olayına hükmetmesi gerekir. Bunun için daima hücum halinde olmak zorunludur. Sadece teröristle mücadele değil, terör üreten kaynakların kurutulmasını sağlamak vazgeçilmez görev olmalıdır. Teröre karşı savunmada kalmak, başka unsurların telkinlerine kulak vermek, sorunu çözmekten çok terörle yaşamaya alışmak anlamına gelmektedir.
Ekonominin dengeleri bozulmuş, sürekli kriz üretme potansiyeli taşıyorsa, bu nokta da yönetimin bilgi eksiliğinin olduğu kabul edilmelidir. Sorunun aşılması için mutlaka bilimsel doğrulardan faydalanmak gerekir. Bu konuda çözümün parçası olmayı kabul etmeyenler, gün gelir sorunun parçası haline gelirler. Faizler düşürüldüğü takdirde döviz kurlarının yükseleceği bilinmesine rağmen, faizlerin düşürülmesinde ısrar edilmesini anlamak mümkün değildir. Uzmanların ısrarlı önerileri dikkate alınarak gerekli dokunuşlar yapılmıyorsa, ekonomi yönetilmiyor, idare ediliyor demektir.
Ülkede eğitim bir sorun haline gelmiş, milli olma vasfı tartışılıyorsa, yönetiyorum, iktidarım, muktedirim diyenler, yıldan yıla değişmeyen, bilimsel esaslara dayalı, milli bir eğitim sistemi getirmek için gerekli tedbirleri almalıdır. Yok eğer yönetilmiyor, kendi haline bırakılmışsa idare ediliyor demektir.
Türkiye’de Sosyal güvenlik Kurumunun gerektiği gibi yönetildiğini söylemek mümkün değildir. Populizim uğruna önüne gelen emekli edilerek emekli sayısı 16 milyon sınırına dayanmıştır. Dünya ortalamasına göre, 4 çalışan bir emekliye baktığı halde, Türkiye’de 1,5 çalışan bir emekliye bakmaktadır. Görüldüğü gibi dengeler alt üst olmuştur. Bu Kurumun yönetilmesi demek, dengelerin yeniden dünya standartları seviyesine getirilmesi demektir. Mevcut haliyle bırakınız yönetilmeyi, idare edildiğini bile söylemek mümkün değildir.
Dış politikanın ulusal çıkarlar ekseninde yürütülmesi zorunludur. Bu temel esaslara uyulmadığı takdirde, başkalarının aldığı kararlara uyma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ortadoğu da bunun sonuçları yaşanmaktadır. Ancak Mavi Vatan politikasının iyi yönetildiğini söylemek mümkündür. Yunanistan Meis Adasına hile ile asker çıkarmıştır, bu konuda bağırıp çağırmaya, hatta uyarmaya bile gerek yoktur. Anlaşmalara aykırı davranılmıştır. Hiç tereddüt etmeden anlaşmalardan doğan haklarımız kullanılmalıdır.
Son yıllarda Türkiye bir göçmen deposu haline gelmiştir. Bir ülkenin dışarıdan gelen sığınmacıları hazmetme kapasitesi vardır. Bu kapasitenin aşılmaması zorunludur. Ancak Suriye ve Afganistan’dan gelen sığınmacılar, ülkeyi ekonomik ve sosyolojik yönden sıkıntıya sokmuştur. Sığınmacı sorununun iyi yönetildiğini söylemek mümkün değildir. İpin ucu kaçmış, Türkiye bir Göçmenistan olmuştur. Artık sığınmacı sorunu da günü kurtaracak şekilde idare edilmektedir.
Yönetmek ve idare etmek arasındaki ayrıntı hayatın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Bilgiyi kullanarak yönetilen kurumlar daima ayakta kalmaktadır. Bilginin egemen olmadığı kurumlar sadece mevcut durumlarını korumak için vaziyeti idare etmektedirler. Sonuç itibarıyla idare etmek günü kurtarmak, yönetmek ise geleceği kurtarmaktır.
Piyasada idareci çoktur, gerçek anlamda yönetici bulmak zordur. Önemli olan, yönetici kabiliyeti olanlara sorumluluk verilmesidir.