Resmi makamlara göre Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacı var. Iraklı, Afgan, Somalili, Pakistanlı ve diğer Afrika ülkelerinden gelenlerle birlikte ülkemizde 8 milyonu aşkın sığınmacı bulunuyor.

Şükrü Karaman

Sınırımızdan elini kolunu sallayan geçiyor. İyiden iyiye büyük kentlere yerleşen sığınmacılar sorun haline gelmeye başladı. Artan nüfusları, kaçak istihdamları, barındıkları kentlerde asayiş olaylarına karışmaları haklı olarak toplumun tepkisine yol açıyor. Öyle ki bir Suriyeli  öğrenci geçen aylarda İstanbul’da  okul müdürünü acımasızca öldürdü. Bunun gibi kanlı olaylara karışıyorlar. Kendi mahallelerini kuranlar borularını ötürüyor.

2011 yılından bu yana ülkemizde ikamet eden artık konuk sayılmayacak bu insanlar ekonomiye, sosyal ve çalışma yaşamına yük olmaya başladı. Siyasi iradenin “Tanrı misafiri” diye kucak açtığı, on binlercesine yurttaşlık hakkı tanıdığı Suriyeli ve diğer sığınmacıların geçen süreçte yasa dışı tutumlara evrilmeleri, suç sabıkalarının kabarması, girilemez kendi yaşam alanlarını oluşturmaları ve kayıt dışı istihdama olanak sağlamalarından ötürü toplum tarafından kendilerine karşı yoğun tepki var. Artık istenmiyorlar.

AB’nin kendi ülkelerine gelmesin diye Türkiye’ye verdiği 40 milyar dolar bu insanların eğitimi, sağlığı ve diğer gereksinimleri için harcanan paranın yanında çok az. Türk yurttaşlar hastane kuyruklarında çile çekerken sığınmacılar kamu hastanelerinden rahatlıkla sağlık hizmeti alabiliyor.   

İşsiz ve yoksul yurttaşımız yemeye ekmek bulamazken, milyonlar işsizlikten kıvranırken, emekli açlık sınırı altında kalan aylığa mahkum edilirken, 100 milyar doları aştığı söylenen devasa paranın Suriyelilere ve diğerlerine harcanması kabul edilemez. O para zor durumdaki vatandaşımızın gereksinimleri, aylıklarına yüksek oranlı zam için kullanılsa rahata erecek, sıkıntı çekmeyecekler.

AB’nin kapılarını kapattığı bu insanları tutmanın karşılığında Türkiye’ye vaat ettiği yardım parası ile diğer sözler ne yazık ki tümü ile karşılanmadı. AB, öcü gibi korktuğu sığınmacıların ülkelerine gelmemeleri için Türkiye’ye karşı her türlü numarayı çeviriyor.

Yunanistan, sınırdan geçerek ülkeye adımını atan sığınmacılara inanılmaz boyutta insanlık dışı işkence yaparak geldiği yere, Türkiye’ye geri gönderiyor. Birine bile sabırları yok.

İşte bu ortamda Türkiye, vicdani duygularla kapılarını onlara açtı ve yıllardır konuk ediyor. Ne var ki Suriyelilerin yanı sıra Afganlı, Pakistanlı ve Somalililer konukseverliği istismar etmeye başladı. Öyle ki, birçok kentte mahallerini kurdular, işyeri açtılar ve kendi dillerinde tabelalarını astılar. Devletin onlara tanıdığı hoşgörüyü olabildiğince kullandılar ve devam ediyorlar. Kilis’te Suriyeli mülteci nüfusunun Türklerden fazla olduğu dile getirilmişti. Türkiye’nin her yanında bu insanlar boy gösteriyor,  aykırı yaşamları ile toplumu rahatsız ediyorlar. 

Suriye’de Anadolu’nun kavruk yüzlü yiğitleri şehit düşerken onların Türkiye’de zevki sefa içinde olmaları insana koyuyor. Suriye’de  iç savaşın ardından normalleşme çoktan başladı  O halde, bu insanların eve dönme zamanı geldi. Rencide etmeden, Suriye Devlet Başkanı Beşer Esad ile yapılacak görüşmelerin ardından ülkelerine gönderilmeleri en doğrusu . Sığınmacı yükünü daha fazla çekemez ve kaldıramaz Türkiye.

Türk yurttaşlar iş bulamamaktan çıldırmak üzereyken, milyonlarca dar ve sabit gelirli memur, emekçi, emekli, esnaf ve çiftçi ekonomik sorun yaşarken onlara harcanan para vicdanları sızlatıyor.