Utku ŞENSOY
14 Mayıs seçimlerine 4 buçuk hafta kala, meclisteki 600 sandalye için aday başvurularının ardından siyasi partiler listelerini YSK’na teslim etti. Aday listel...
Utku ŞENSOY
14 Mayıs seçimlerine 4 buçuk hafta kala, meclisteki 600 sandalye için aday başvurularının ardından siyasi partiler listelerini YSK’na teslim etti. Aday listeleri incelenmeye başladı, artık gözler 19 Nisan’da ilan edilecek kesin listelerde. Bir yanda çizik yiyen eski vekiller, diğer yanda heyecan yaşayan çiçeği burnunda yeni adaylarla seçim takvimi işlerken, seçmenlerin nasıl oy kullanacağı da şekillendi. Seçmenlere iki ayrı oy pusulası verilecek, biri 4 adayın yarışacağı cumhurbaşkanı adayları pusulası, diğeri de 5’i ittifak içinde olmak üzere 32 partinin yer alacağı milletvekili seçimleri pusulası.
Meclisteki her sandalye için 30 kişi adaylık başvurusunda bulunurken, son seçimlerde kadın vekil aday oranının yüzde 38’in altında kalması,18- 29 yaş arasındaki genç vekil aday oranının da düşük seviyede olması, pek çok grup ve sivil toplum kuruluşlarını sosyal medya üzerinden harekete geçirdi. “Milletvekili sıralarında daha fazla kadın ve genç görmek istedikleri, seçilen vekillerin geldikleri ilin sorunlarını bilen, liyakat sahibi, yurttaşın sesine kulak verebilecek nitelikte, ekonomik güçleriyle değil, yetkinlikleriyle yarışıp meclis sandalyesini hak etmeleri gerektiği” yolundaki çağrılar yoğunluk kazandı. Daha fazla kadın vekil, daha fazla genç ve çok daha yetkin, liyakat sahibi vekiller tabii ki de herkesin görmeyi arzu ettiği bir tablo.
Demokrasinin vazgeçilmezi olan seçimler büyük öneme sahiptir, seçmenin tercihinin sandığa yansıması, ülkenin kasasının teslim edileceği yönetim kadrosunun seçilmesi yaşamsaldır. Apartman yönetimi ya da dernek yönetimini seçerken ince eleyip sık dokuyan, tansiyonu yükselten necip halkımızın, haklarımızı savunacak vekillerini seçerken de hassasiyetle davranacağını ümit ediyoruz. Hangi partinin, hangi liste ve yetkin kadrolarla ülkemizi, vergilerimizle oluşturulan devlet kasasındaki paramızı yöneteceğini öne çıkarırsak daha isabetli olacaktır. Adil bir vergi sistemiyle, işçiye, çiftçiye, kamu çalışanlarına, emekliye daha insanca yaşamaya yetecek bir ücret verebileceğini düşündüğümüz siyasi partilere oy vermek daha isabetli olur. Takım tutar gibi siyasi parti tutmak yerine, paramızı yediemine teslim eder gibi dikkatli olmak çok daha akılcıdır.
***
2023’DEKİ RİSKLER
Dünya zor bir dönemden geçiyor. 2023 yılında dünya genelinde önemli risk ve krizler etkili olacak. Bunların başında; “gıda tedarik krizleri, enerji tedarik krizleri, hayat pahalılığı krizi, yüksek enflasyon ve hassas altyapılara yönelik siber saldırılar” geliyor. 7,5 milyon insanın yaşamını yitirdiği Korona Virüs salgınının ardından, Şubat 2022’de patlak veren Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, hayat pahalılığı, enflasyon ve döviz arzı gibi belaları dünyanın başına sardı. ABD ve Avrupa’da bütçe açıkları normalin iki buçuk katı üzerine çıkarken, Ukrayna Savaşı, hem gıda hem de endüstriyel emtia üzerinde baskıya neden oldu. Bunun sonucu Batı’da yüzde 6-7’lik enflasyonlar yaşanmaya başladı, dünya genelinde faizler arttı. Pandemi sonrası patlak veren bu savaş, sessiz sedasız tüm dünyayı etkisine alıp, hayat pahalığı ve enflasyon olarak karşımıza çıktı ve ekonomistlerin öngörülerine göre, 2023 boyunca dünya genelinde etkili olacak.
Konunun Türkiye’ye etkisine bakacak olursak, ülkemizdeki kırılgan ekonomi, Pandemi, savaş ve depremin etkisiyle şartları daha da ağırlaştırdı, olumsuz ortamdan fazlasıyla etkilendik. Avrupa’daki yıllık enflasyon oranlarını 1 ayda yaşamaya başladık, kiralardaki, gıda etiketlerindeki baş döndüren artışı, cılız ücret artışlarıyla göğüsleyebilmek imkansız hale geldi, ücret-enflasyon dengesinde kantarın topuzu kaçtı. Seçimin, Pandemi ve savaşın ağır etkilerine çözüm getirip getiremeyeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz.
***
[caption id="attachment_271217" align="alignright" width="480"]
İkinci Dünya Savaşı[/caption]
DÜNYANIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN AYAKKABI
Savaşlar bazen kaçınılmaz olsa da, en kötü sulh döneminin en masum savaştan çok daha iyi olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Dünya bunun kötü örneklerinden birini İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadı.
[caption id="attachment_271215" align="alignright" width="290"]
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton yemin ediyor, 21 Ocak 2009[/caption]
“Savaş bölgesinden memleketi olan Leningrad'a (St. Petersburg) izne gelmiş bir asker, evinin bulunduğu caddeye doğru giderken, Alman bombardımanı sonucu ölenleri taşıyan bir kamyonla karşılaştı. Ölüler ‘toplu gömülmek’ üzere mezarlığa götürülüyordu. Cesetlerin arasında askerin dikkatini çeken bir şey vardı; bir ayakkabı… Eşine aldığı ayakkabıya benziyordu. Eve gidip gitmeme konusunda tereddüt geçirdikten sonra, görevliye, ‘ayakkabıyı giyen ölüyü görmek istediğini’ söyledi. Görevli izin verdi. Asker kamyona çıktı, cesede baktı. Karısıydı… Görevliye ‘cesedin kendi karısı olduğunu onu alıp kendisinin gömmek istediğini’ söyledi. Görevlinin yardımıyla ceset indirildi. Asker karısının zor da olsa nefes aldığını gördü ve onu alıp hastaneye götürdü. Yapılan müdahaleler sonucu kadın kurtarıldı, iyileşti ve normal hayata döndü.
[caption id="attachment_271218" align="alignright" width="300"]
Vladimir Putin[/caption]
İşte o kadın hamile kaldı ve 7 Ekim 1952’de Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Vladimiroviç Putin’i doğurdu.”
Yukarıdaki cümleler, ABD eski Başkanı Bill Clinton’ın eşi ve Dışişleri bakanlığı da yapan Hillary Clinton’ın “Zor Seçenekler” adlı kitabından alıntıdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndaki zor zamanların getirdiği Putin’in, Ukrayna’ya savaş açması tesadüf müdür bilinmez, bildiğimiz tek şey, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi, “Ulusun yaşamı tehlike ile karşı karşıya kalmadıkça, savaş bir cinayettir.”