Geçtiğimiz hafta sonu doğum günümdü. 1978 doğumlu olduğum için bir bakış açısına göre 46 yaşını bitirdim, bir bakış açısına göre 47 yaşına girdim. Eskiden girdiğim yaşı söyler, yaşlanmak terimini kullanmayı tercih ederdim. Artık bitirdiğim yaşı söyleyip, yaş almak terimini kullanmayı tercih ediyorum.

Barış Durukan

Hayat hızla akıyor gerçekten de. Tanrı’ya şükür bir hastalığım yok ve kendimi pek elli yaşına yakın hissetmiyordum, ta ki kırtasiyede fihrist sorana kadar...

Peki fihrist ile yaşın en alakası var derseniz, çok var. Şöyle açıklayacağım. Kızımın okuduğu okulda İngilizce öğretmeni kırtasiye ihtiyaçları içinde fihrist de gerektiğini belirtmiş. Bilmeyenler için yazıyorum, fihristin kelime anlamı “abecesel sıralamalar için kullanılan, kenarında bütün harflerin abece sırasıyla yer aldığı not defteri”dir. Kitaplarda neyin nerde olduğunu belirten bir bölüm olarak da ayrıca kullanılır. Ama burada bahsettiğim fihrist, harf sıralamaları ile içine not edilebilen, ki gerçekte kişilerin ad ve soyadları altına telefon, adres vs. yazmak için kullanılan bir not defteridir. Eskiden basılı halde yıllık olarak PTT tarafından da dağıtılırdı, bazı Amerikan filmlerinde telefon kulübelerinde de bulunduğunu görmüşsünüzdür. Ancak defter olarak kullanılan hali evlerde ya da iş yerlerinde eski dönemlerde, tanıdık, akraba, eş, dost, müşteri, meslekdaş, gerekli kişiler, bakkal, çakkal, kasap vs. bilgilerini kaydetmek için sahibi olan kişi tarafından bizzat doldurulurdu. Daha modern versiyonu daktilo ile yazılmış kartoteksler idi. Peki bir İngilizce öğretmeni neden fihrist ister? Çünkü öğrenciler yeni öğrendikleri kelimeleri buraya harf başlıkları altında not ederek, gerektiğinde geri dönebilirler ve ne kadar yeni kelime öğrendiklerini de görebilirler. Benim zamanımda da yabancı dil derslerinde kullanılırdı. Peki bu kısa bilgiden sonra benim yaşlandığımı hissetmemle fihristin en ilgisi var? Çok ilgisi var, onu da şöyle anlatacağım.

Bu fihrist ihtiyacı için kızım birçok kırtasiyeye bakmış ancak bulamamış. Bu sebeple fihrist bulabilmek için, tam da doğum günümde Ankara’daki büyük bir kitabevinin kırtasiye kısmına gittik. Bizle yirmili yaşların başında kadın bir görevli ilgilendi. Aramızdaki konuşma şu şekilde geçti:
    Ben: Selam, sizde fihrist var mı?
    Görevli: Fihrist?
    Ben: Evet fihrist.
    Görevli: Anlamadım, rist mi?
    Ben: Yok, fihrist.
    Görevli: Valla bilemiyorum, kitap sanırım bahsettiğiniz. Yazarı kim?
    Ben: Yok kitap değil, defter bu.
    Görevli: Ben bilemedim, belki kasadaki arkadaş yardımcı olabilir yazarını söylerseniz.
    Ben: Yok kitap değil zaten, ama tamam arkadaşa bir sorayım.

Bizi kasadaki yine yirmili yaşlardaki erkek görevliye yönlendirdi. 

    Ben: Merhaba, biz fihrist almak istiyoruz, siz de var mı?
    Görevli: Fihrist?
    Ben: Evet fihrist.
    Görevli: Kitap sanırım bahsettiğiniz. Yazarı kim?
    Ben: Yok kitap değil, defter, diğer arkadaşa da anlatmaya çalışmıştım.
    Görevli: Bilemedim, nedir bahsettiğiniz?
    Ben: Fihrist. İsimleri harf başlıkları ile ayıran ve içine telefon numarası, adres vs. kaydedebildiğiniz bir defter.

Demiş bulundum ki, görevli gerçekten bana yaşlandığımı şu sözler ile ifade etti:

    Görevli: Telefon!

Evet, telefon dedi bana cep telefonunu göstererek. Yani bu hareketi ile ifade etti ki; biz adres, telefon, eposta adresi, doğum günü gibi bilgileri cep telefonuna kaydediyoruz. 

   Ben: Biliyorum telefonun böyle bir işlevi olduğunu ancak, bizim bu deftere yabancı dil dersinde yeni öğrenilecek kelimeleri alfabetik sıra ile yazılı olarak kaydetmek için ihtiyacımız var. 

   Görevli: Valla, maalesef bizde yok, ben iki yıldır burada çalışıyorum, daha önce hiç talep eden de olmamıştı. 
Gerçekten bana çok sert bir yumruk hatta aparkat atmış gibi hissettim. Kendimi doğum günümde otuzlu yaşlarda hissederken bir anda yetmişli yaşlarda hissettirdi. Tabi acayip bozuldum ama adamcağıza hissettirmemeye çalışarak, morarmış yüzümle oradan ayrıldık.

 Velhasıl, demek ki yaşlanmışım. Tabi teknoloji ilerledikçe bazı şeyler artık ihtiyaç kalmadığı için tarih sahnesinden siliniyor haliyle. Fihrist de böyle bir kavramdı, artık tarih sahnesinde görevini tamamladı ve kenara çekilmiş oldu. Bizde zaten fihrist mihrist bulamadık. Bir defter aldık ve yapışkan kağıtların üzerine harfler yazarak defteri kendi imkanlarımız ile “abecesel” olarak bölümlere ayırdık. Kendi fihristimizi kendimiz yaptık. Acaba antikacıya mı baksaydık, belki bulurduk. Bu hiç aklıma gelmedi o gün Fihristin mucidi kim bilmiyorum ama herhalde ölmüştür ve öbür taraftan kahkahalarla o günkü yaşadıklarımı izlemiştir. 

 Fihrist bir dönem için çok kullanışlı olsa da artık ihtiyaç kalmamış, çünkü hepimizin bu işlevi yerine getiren akıllı telefonları var.