Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bundan 63 yıl önce 1961 Anayasası’nın 41 ve 123. maddelerine atfen 91 sayılı kanun ile 82 kişilik bir kadroyla kuruldu. Daha sonra zamanla genişledi, personel sayısı da arttı. Bu kadrolar çok önemli görevleri yerine getirdiler.

Süreyya Oral

DPT kamu ve özel sektörde sanayileşmenin ve ekonomide büyümenin önünü açan kalkınma stratejisini, 5 yıllık kalkınma planlarını ve yıllık programları hazırladı; ekonomiye ve devlet bürokrasisine nitelikli kadrolar kazandırdı.
Ancak politikacılar DPT’yi genellikle sevemediler, planlamanın önemini kavramakta her zaman zorlandılar. Bazen “Bize plan değil pilav lazım” dediler. Kendisi de DPT kökenli olan ve 12 yıl teşkilatta çalışan Güngör Uras’ın “Bütün sorun başbakanlarımızın planlamanın ne olduğunu anlamamalarından kaynaklandı.” diyerek sorunu ve gelecekte yaşanacakları özetliyor...  Kuruluşunun 51’inci yılında 2011 yılı Haziran ayında DPT kapatıldı. Oysa çok kritik bir kuruluştu.

“Hükümetçe kabul edilen hedefleri gerçekleştirecek uzun ve kısa vadeli planlar hazırlamanın yanı sıra ülkenin kaynak ve imkânlarını belirleyerek, uygulanacak iktisadi ve sosyal politikanın hedeflerinin oluşturulmasında ve uygulanmasında hükümete yardımcı olmak” gibi görevler üstlenmişti. Yine kanun ile verilen görevler arasında “bakanlıkların ekonomik faaliyetlerinin koordinasyonunu temin etmek için hükümete tavsiyelerde bulunmak” ve “özel sektörün plan, hedef ve gayelerine uygun şekilde gelişmesini teşvik ve tanzim edecek tedbirleri hükümete tavsiye etmek” yer alıyordu. Kısacası DPT kamuya ve özel sektöre yol gösteriyordu; bir vizyon sunuyordu.

2011 yılında DPT kapatıldıktan sonra onun görevleri yeni kurulan Kalkınma Bakanlığı’na devredildi ve DPT bir anlamda bürokratik yapının da bir parçası haline getirildi. Oysa bir uzmanlık birimi olduğu için kurulurken doğrudan Başbakan’a bağlanmıştı 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra ise Kalkınma Bakanlığı’nın yerine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı kuruldu. Ne rastlantıdır ki; 2018 yılından bu yana ekonomi bir türlü istikrara kavuşamadı. 

DPT olsaydı ve YİD ve KÖİ yöntemleriyle yapılan bir çok yatırıma izin çıkmayacak ve bütçe de bu kadar büyük delik oluşturmayacak geleceğimiz ipotek altına alınmayacaktı.

DPT’nin  “plan mı pilav mı” denilerek   alaya alınmayacak kadar ciddi bir kuruluş olduğunu bugünler de çok daha iyi anlıyoruz...