Utku ŞENSOY Haftalardır beklenen, yağış ve kar nihayet geldi, kuraklıktan bunalan çiftçinin yüzü gülebilecek, son yılların en büyük kuraklığını...
Utku ŞENSOYHaftalardır beklenen, yağış ve kar nihayet geldi, kuraklıktan bunalan çiftçinin yüzü gülebilecek, son yılların en büyük kuraklığını gören, suya hasret barajlar dolmaya başlayacak. Kışın ılıman geçmesinden tek memnun olan kentlerde yaşam mücadelesi veren dar gelirli yurttaşlar. Elektrik ve doğalgazdaki fahiş artış, henüz ciddi anlamda kışı görmememize rağmen kabarık faturalara, 2 bin lira sınırını zorlayan yüksek aidatlara neden oluyor. Büyük şehirlerdeki emekli ve dar gelirliler, başını sokacak bir evi olsa bile elektrik, doğalgaz ve su faturalarıyla aidatlarını kira öder gibi ciddi meblağlar ödemek zorunda kalıyor. Avrupa’da ise, doğalgaz fiyatları son 5 ayda yüzde 80’den fazla geriledi. 2 buçuk yıllık Pandeminin ardından, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla derinleşen enerji krizi, doğalgaz fiyatlarını rekor seviyeye tırmandırmıştı. Bu kışın ılıman geçmesiyle, Avrupa’daki doğalgaz depoları dolu kalınca, gaz fiyatlarında düşüş oldu. Geçen Ağustos ayında megavat saati 340 Avroyu geçip tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşan doğal gaz, 60 Avronun altına düştü. Buna rağmen bizde faturaların hala el yakmasına akıl sır erdirmek mümkün değil. *** BM’DEN PEMBE TABLO Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatları, çiftçiden esnafa, üretici-besiciden tüccara kadar herkesin belini bükerken, başta dar gelirliler olmak üzere hemen her ailenin bütçesinde büyük bir gedik açıyor. Geçim sıkıntısı çeken yurttaşlar ya kredi kartlarına yükleniyor ya da soluğu bankada alıp çareyi tüketici kredisi almakta buluyor. Bunun sonucu borcu katmerlenen yurttaşların sayısı son bir yılda iki milyon arttı. Birleşmiş Milletler ise yayınladığı ekonomi raporunda dünyadaki mevcut tablonun daha da olumsuz olacağına dikkat çekti. BM, Rusya-Ukrayna Savaşıyla tetiklenen gıda ve enerji krizinin yanı sıra, Pandemi etkisiyle artan enflasyon, bu yıl küresel ekonomik büyümenin yüzde ikiye yakın gerileyeceğini öngörüsünde bulundu. BM raporunun Türkiye’ye ilişkin bölümünde ise, 2023 yılı için yüzde 3,7 gelecek yıl için ise yüzde 3 buçuk büyüme tahmininde bulunuldu. Raporda enflasyon beklentilerine ilişkin, bu yıl sonunda yüzde 42, gelecek yıl için de düşüşün daha da hızlanıp yüzde 13’ler seviyelerinin tutturulacağına dikkat çekilip, ülkemize ilişkin daha pembe bir tablo çizildi. *** HAYVANLARI KORUMA YASASI Sosyal Medya, dezenformasyonlardan, siyasi manipülasyon ve algı operasyonlarından arınıp doğru kullanıldığında, ülkelerde demokrasinin yeşerip köklenmesine katkıda bulunabilecek önemli bir araç olabiliyor. Son olarak HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu tarafından başlatılan imza kampanyasıyla, Hayvanları Koruma Yasası’nın yeniden ele alınıp değiştirilmesi gerektiği konusunda kamuoyundan destek istendi. Hayvanları Koruma Yasasındaki son değişikliğin ardından bir hayvanı kasten öldüren, işkence eden ve cinsel saldırıda bulunanların 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasına rağmen, hapis cezalarının yatarı olmadığı için sanıkların adli para cezası ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarıyla geçiştirilip, bu suçları işleyenlerin sicillerine dahi işlenmeyip salıverildiklerine dikkat çekiliyor. Hayvanları Koruma Yasası’nda hapis yatarı olmadan cezalar caydırıcı olamaz, caydırıcı ceza olmadan canavar ruhlu hayvanların çaresiz hayvanlara eziyetinin önüne geçilemez. *** SİYANÜR Sosyal Medyadaki kirliliğin had safhada olduğu bir gerçek, ancak duyarlı, kamu yararı ve toplumsal barış için çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarının üstlendiği görevler görmezden gelinemez. İleri demokrasilerde sağlıklı ve temiz bir toplum için, Yasama-Yürütme-Yargı ve Medya’dan sonra, bu tür STK’lar demokrasilere katkıda bulunan beşinci kuvvet olarak karşımıza çıkıyor. Kamu yararı güden, Sivil Toplum Kuruluşları ve derneklerden söz etmişken, doğal yaşamı ve kültürel varlıklarımızı koruma derneklerinin çalışmalarını unutmamak lazım. Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, sosyal medyada Çanakkale Lapseki’de açılması planlanan yeni altın madeni için binlerce ağacın kesileceği, ormanlık alanların katledileceği yönünde ciddi bir iddiayla kampanya başlattı. Yeni maden sahası açılmasıyla, bölgenin su kaynaklarına el konulacağına vurgu yapan dernek, ekolojik yıkımlara yol açan altın madenciliği projelerinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu. Aslında Batıda, yeraltı sularını zehirleyip çevre felaketine yol açan siyanürlü altın madenciliği yasaklanırken, ülkemizde hala serbest olmasını anlayabilmek mümkün değil. Siyanür kullanılarak yapılan altın madenciliğinde kamu yararı olup olmadığının, yetkililer, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve bilim adamlarının katılımıyla yapılacak büyük bir çalıştayda şeffaf biçimde tartışılmasında yarar var. ***
[caption id="attachment_263588" align="alignright" width="447"] Kur'an-ı yakan densiz[/caption] DEMOKRASİ STK’ların demokrasi, insan hakları ve toplumsal barışa katkılarından söz ederken, İsveç ve Danimarka’da yaşanan rezalete değinmeden geçmeyelim. İsveç'te Türk Büyükelçiliği önünde Kur-an'ı Kerim'i yakan aşırı sağcı Danimarka-İsveç vatandaşı densiz politikacı Rasmus Paludan, bu kez Danimarka'da polis korumasında hadsiz eylemini tekrarladı. İsveç ve Danimarka’lı yetkililer, her zamanki gibi, “cesaretlendirmiyoruz”, ya da “ifade özgürlüğü” gibi saçmalıklarla konuyu geçiştirmeye çalıştılar. İlkçağlarda filozoflarla başlayan özgürlük kavramı, Ortaçağ’da düşünür, hukukçu ve politikacıların üzerine ciltler dolusu kitaplar yazdığı demokratik hak ve özgürlüklerle ilgili çok şey söylenebilir. Ancak günümüz ileri demokrasileri için bile bir tehdit olduğu tartışılmaya başlanan, “sınırsız hak ve özgürlüklerin olduğu demokrasi” kavramı kabul edilebilir değildir. Her tür inanca yönelik kin ve nefret dolu provokasyonların “ifade özgürlüğü” kılıfıyla örtülmesine izin verilmemelidir. Türkiye hayranı Fransız asıllı Türk vatandaşı rahmetli bacanağım Christian Victor Boisson Fransa’daki benzer aşırılıkları eleştirirken sıklıkla yapımcı ve romancı Marc Dugain’in ifadelerine benzer sözler kullanıp şöyle derdi; "Trop de démocratie risque de tuer la démocratie". Çok fazla demokrasi demokrasiyi öldürme riski taşır!