Yıldız YAZICIOĞLU
Türkiye’nin bugünlerde en önemli imtihanı çocuklarıyla… Yazımıza böylesi girizgah yaptığımızda çocuklarımız ve gelecekleri açısından en önemli sınav olan...
Yıldız YAZICIOĞLU
Türkiye’nin bugünlerde en önemli imtihanı çocuklarıyla… Yazımıza böylesi girizgah yaptığımızda çocuklarımız ve gelecekleri açısından en önemli sınav olan eğitim üzerine yazacağımı düşünebilirsiniz. Eğitim üzerine kuşkusuz yazılması gerekenler kapsamlı bir yazı dizisi konusu olacak şekilde sorunlar yumağı. Ancak eğitim hayatına devam edebilmeleri için en temel şart olan sağlıklı olmaları noktasında çocuklarımız ile ilgili sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Bu yazıyla bu zorlu sınava dikkatinizi çekmek istiyorum.
Türk Eczacıları Birliği’nin ile Ankara Eczacı Odası gibi illerdeki eczacılık meslek odalarınca duyurulduğu üzere 1 Euro karşılığı yılın başında 4.57 Türk Lirası kabul edilmesi ve bunun güncellenmemesinden kaynaklı ilaç sıkıntısı yaşanıyor. Geçtiğimiz hafta en az 645 ilaç piyasada bulunmama noktasında iken Sağlık Bakanlığı’nın döviz kurunu güncellememesi nedeniyle erişilemeyen ilaç sayısında artış olabileceği vurgulanıyor. Peki neden bu durumdan çocuklarımız etkileniyor? Çünkü ekonomideki temel denklemlerden birisi olan arz – talep meselesi tam da bugünlerde çocuklarımız ve sağlıkları üzerinde etkili oluyor.
2020 ile 2021 yıllarındaki kayıp zamanlar sonrasında yüz yüze eğitim önemli ölçüde uygulamada ancak bunun Covid-19 salgınında eksileri ve bunlara karşı alınması gerekli önlemler soru işaretleri barındırıyor. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın sıkça vurguladığı üzere, sorular yanıtsız kalıyor çünkü Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 salgınıyla ilgili verileri açıklamama tutumu soruları hatta çoğaltıyor. Pala, salgında yirminci ay geride kalmasına rağmen “Sağlık Bakanlığı halen olgu ve vaka sayılarının illere göre dağılımını, yaş ve cinsiyet dağılımlarını, eşlikçi hastalık dağılımını, sosyal sınıf dağılımını açıklamış durumda değil. Bunlar açıklanmadığı için kapsamlı değerlendirme yapmak zor oluyor” tespitini paylaşıyor. Bu noktada Sağlık Bakanlığı’nın yaş dağılımını açıklamaması yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’yla okullardan açıldığından itibaren kaç öğrenci, öğretmen korona virüsü salgınından etkilendiği noktasında herhangi bir veri kamuoyuna açıklanmış değil. Dolayısıyla veliler bilinmezlik içerisinde çocuklarını gelecekleri için eğitim kuruluşlarına gönderiyor ama kulaktan kulağa “karantinaya alınmış sınıflar, okuldan okula bulaşmalar” gibi söylenceler teyit edilmemiş bilgiler olarak yayılıyor.
Kapı komşumuz Avrupa ülkeleriyle birlikte vaka ve ölüm sayılarındaki artış tablosuyla Türkiye’yi etkisi altına alan Covid-19 salgını yanı sıra özellikle 12 yaş altındaki çocuklarıyla hastanelere koşanlar için “soğuk algınlığı, “nezle, “dirençli enfeksiyon”, “bakteriyel enfeksiyon”, “grip” gibi pek çok seçenek teşhis ediliyor. Bu noktada korona virüsüyle ilgili olmadığı vurgulanan ancak ısrarla dirençli olduğu söylenen hastalık hali karşısında çeşit çeşit şuruplar tüketiliyor. Öksürük, alerjik şurupları yetmiyor şu direnç meselesi kırılamadığı için antibiyotikler tüketilmeye başlanıyor.
Şimdi diyebilirsiniz ki ee çocuk hastalanmış, şurup alacaksanız, antibiyotik kullanacaksınız hastalık da geçecek. Yoo.. Hiç de öyle olmuyor. Hem ilköğretim çağındaki çocuklar hem de 6 yaş altındaki kreş ve anasınıfındaki çocuklar sürekli hasta olmaya devam ediyor. Hastalık hali kısır döngüye dönmüş, anne-babalar arasında efsaneleşmiş şekilde çocuklar burun tıkanıklığıyla öksürerek okullarda, kreşlerde kısır döngüyü sürdürmek üzere bir arada olmayı sürdürüyor.
Bu noktada 2,5 yaşındaki oğulun annesi sıfatıyla çocuğunuzu kişisel gelişimi ve geleceği için ve elbette çaresizlikten kreşe gönderen birisiyim. Bitmeyen hastalık haline mantıklı yanıt arıyorum ama Prof. Dr. Kayıhan Pala gibi hocalar başta olmak üzere çocuk doktorumuz da soruları yanıtlayamıyor. Sorular yanıtsız kaldığı gibi yukarıdaki satırlarda ele aldığımız ilaç yetersizliği de hastalık halini daha sıkıntılı hale getiriyor. Hastaneden çıktığınızda elinizde reçete çocuğunuz için yazılan özellikle de 6 yaş altı için mecburen şurup formunda olan ilaçları aramaya başlıyorsunuz. Aradığınız şurup hele de antibiyotik ise eczaneden eczaneye dolaşıyor ya da telefon trafiğiyle dolaşmadan nokta atışı gidecek eczane arıyorsunuz.
Netice ne mi? Çocuk sağlığıyla ilgili bu satırlar kaleme alındığında halen kamuoyuna şeffaf şekilde hiçbir bilgi verilmemesi. İlaç sıkıntısına çözüm üretilmemiş olması. Okullarda, kreşlerde hasta çocuklar konusunda elimizde somut veri bulunmaması. Covid-19 testleri negatif çıkmaya devam eden ancak çocuklarımızı ısrarla hasta etmeye devam eden şu dirençli hastalıklar konusunda bilgisiz kalmamız.
Umarım Türkiye önümüzdeki günlerde geleceği olan çocuklarıyla ilgili benim gibi endişeli anneleri rahatlatacak ama daha da önemli Kayıhan Pala hoca gibi kamuoyunu doğru bilgilendirme çabası içindeki bilim insanlarımızı, doktorlarımızı bilgilendirecek verilerin açıklandığı bir ülkeye evrilir.
Son aylarda TBMM’de olduğu zamanlar haricinde artık soruları yanıtlamamak için Youtube üzerinden canlı yayınlanan basın açıklamasıyla yetinen Sağlık Bakanımız da belki bu evrilmeyi sağlar mı yoksa mevcut verisizlik, bilgisizlik ve bunun sonucu güvensizlik ortamını sürdürür mü? Çocuk şurubu ve ötesindeki hallerimiz konusunda kim görevini yerine getirecek? Kim Bilir?..