Belediyelerin SGK’ya olan 65 milyar TL tutarında prim borcunun kaynağından tahsil edileceğinin açıklaması CHP’li belediyelerle siyasi iktidarı karşı karşıya getirdi.

Şükrü Karaman

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta grup toplantısında belediyelerin SGK prim borçlarının tahsil edileceğini açıklaması üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı düğmeye bastı. Bakan Vedat Işıkhan, aralarında CHP’li büyükşehir belediyelerinin de olduğu yerel yönetimlerin SGK’ya 65 milyar TL borcu bulunduğunu, uyarılara ve bildirimlere karşın borcunu  ödemeyenlere haciz işlemi başlatacaklarını açıkladı.

31 Mart yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Balıkesir, Tekirdağ, Manisa gibi büyükşehirlerin de olduğu toplam 412 belediyeyi kazanan CHP’li başkanlar  önceki dönemden kalan borçları da üstlenmiş oldu. 2000 yılının başından bu yana SGK’ya prim borcunu ödeyemeyen, ödemeyen belediyelerin borçları katlanarak arttı. Bunların çoğu da AKP’li başkanlar dönemindeydi. Yeni seçilen CHP’li başkanlar borçları kucağında buldu.

Belediyelerin bir bölümü SGK’ya elindeki emlak ve arsaları satarak ödeşiyor. Ancak bu uygulama bile borçları eritmiyor. Zira yıllardır istihdam alanı olarak kullanılan belediyeler borçlarını ödemekte zorlanıyor. İller Bankası gelirlerinden siyasi baskılardan ötürü kesinti yapılamamış. Özellikle AKP’li belediyelerin gelirinde kesintiye gidilmemiş. Belediyeler el değiştirince prim borcunun büyüklüğü ortaya çıktı. 

Sadece borçlu CHP’li belediyeleri kamuoyuna duyurup, diğerlerini gizlemek şık değildi. Hemen hemen tüm belediyeler borç batağında. Savurganlığı bir yana bırakanlar, zorunlu harcamalar dışında bütçeyi doğru kullananlar, bir de sosyal belediyeciliği öne çıkaranlar borçlarını ödeyebiliyor, kendi yağında kavruluyor. Zira devir hesap devri. Öyle lüks otomobil, gösterişli makam odalar, gereksiz harcamalar yok artık. CHP, tasarruf genelgesi gönderdi başkanlara.    
Bilindiği üzere CHP’li belediyeler, hayat pahalılığı altında ezilen dar ve sabit gelirliye katkı sağlama amacıyla emekliye para yardımı, gıda yardımı ve dört kap yemeğin çok ucuza verildiği kent lokantaları aracılığı ile sosyal belediyeciliği hayata geçiriyor. Lokantalarda bir tas çorbanın fiyatı en az 100 TL iken, kent lokantalarında dört kap yemek, ekmek ve bir şişe su 80-90 TL arasında. Gariban emekli ve yoksul kitle, öğrenciler buralarda ucuza karnını doyuruyor, önlerinde kuyruklar oluşuyor. Ankara ve İstanbul’un öncülüğünde hayata geçirilen sosyal belediyecilik, diğer CHP’li belediyeler tarafından da uygulamaya başlandı. Gösteriş yerine halka hizmeti öne çıkarıyorlar.

CHP’li belediyelerin bu uygulaması sanırım iktidarın hoşuna gitmedi, rahatsızlık yarattı. Aslında AKP’li belediyeler arasında kent lokantalarını hayata geçirenler var.  Asgari ücretliye, emekliye, dul ve yetime, öğrenciye dört kap yemeği ucuza satmanın kime ne zararı olabilir? İster CHP’li ister AKP’li veya diğer belediyeler olsun dört kap yemeği 90 TL’ye satsın. Yeter ki halka hizmet götürülsün. Garibanlara belli tutarda para ve gıda yardımında bulunmanın ne sakıncası olabilir? 

Yıllardır biriken, tahsil edilmeyen belediye borçları siyasi iktidar tarafından şimdi hatırlandı, haciz uygulanacağı açıklandı. Hatta tahsil edilecek prim gelirlerinin emekli aylıklarının iyileştirilmesinde değerlendirileceği bile söylendi. Oysa, belediyelerin 96 milyar TL tutarındaki prim borcu SGK’nın 2023 yılı gelirinin yaklaşık yüzde 4’üne denk geliyor. O para SGK’nın dişinin kovuğuna yetmez. Elbette SGK borçlarını tahsil etsin. Ama mallarına haciz, gelirlerini kesme ile değil, arsa ve emlak satışı yani mahsuplaşma ile yapılması gerekmez mi?  Belediyeleri cezalandırmak, halkı cezalandırmaktır.     

Eğer emekliye insanca yaşanır bir aylık verilecekse, öncelikle büyük holdinglerin, patronların ödemediği prim borçları ve affedilen gelir vergileri tahsil edilsin. Vergi kaçıran, prim borcunu ödemeyen o kadar çok para babası var ki.