Şükrü KARAMAN
Depremin bilançosu her geçen gün ağırlaşıyor.
Unutulmaması gereken deprem, acıların yanı sıra “deprem öldürmez, bina öldürür” sözünün ne denli doğru olduğu...
Şükrü KARAMAN
Depremin bilançosu her geçen gün ağırlaşıyor.
Unutulmaması gereken deprem, acıların yanı sıra “deprem öldürmez, bina öldürür” sözünün ne denli doğru olduğunu bir kez daha gösterdi. Enkaz altında yaşamlarını yitirenler dışı gösterişli, içi kof binaların kurbanı oldu.
Malatya’daki Asur Konakları Sitesi’nde saniyeler içinde çöken bloklardan biri yukarıda nitelediğim binaların acı örneğiydi. 6 ay önce inşa edilen, “Deprem yönetmeliğine uygun, birinci sınıf kaliteli malzeme kullanıldı” denilerek 2 milyon 800 bin liraya satışa çıkarılan binanın yerle bir olması yapımdaki malzeme eksikliğini, denetimlerin yetersizliğini gözlerimizin içine soktu. Demek ki Marmara Depremi’nden gereken dersi alamamışız.
Milyon liralara satılan lüks dairelerin ne denli güvencesiz, depreme dayanaksız olduğuna tanık oldu Türkiye, Malatya’daki o bloğun çökmesiyle. Yitirilen canlar karşısında suçlu veya sorumlu kim? Yanıtı yıllardır bulunamadı bu sorunun. Aslında suçlu biliniyor, ancak gereken cezalar verilmiyor.
Türkiye bir deprem ülkesi. Depremi engellemek olası değil. Bu gerçeğin ışığında hareket ederek önlemler almak, yapıları yasalara ve yönetmeliklere uygun yapmak mümkün.
Bilim ve teknoloji doğrultusunda depreme dayanıklı binaları inşa etmek hiç zor değil. Tabii bunun yolu da müteahhitlerin duyarlı tutumu, aşırı kar hırsı yerine insanların can güvenliğini sağlayacak yapıma öncelik vermekten geçiyor. Binaların yapım aşamasında mühendisler tarafından kusursuz denetimini sağlamak depremde ölecek insan sayısını azaltacaktır.
Japonya ve diğer ülkelerde de depremler meydana geliyor. Lakin Türkiye kadar insanını yitirmiyor. Tamam Türkiye deprem konusunda dünyada en riskli ilk dört ülke içinde. Bu tehlikeyi kentsel dönüşüme hız vererek, ihmali, kusuru olan yüklenici firma ve müteahhitlere ödün vermeyerek, çok sık imar affı çıkarmayarak, olası deprem karşısında kurtarma ekiplerini anında bölgelere göndermekle en aza indirebiliriz.
“Yeni acılar yaşamak istemiyoruz, televizyon başında enkaz altında kalanların kurtarılmasını bekleyen yakınlarının çığlıkları yüreğimize ok gibi saplanmasın” diyorsak malzemeden çalan müteahhitlere, kurallara uymayan mühendislere, onları gerektiği gibi denetlemeyen yönetimlere, imarın rantını yiyenlere kesinlikle ödün vermemeliyiz.
Yoksa daha çok 3 milyon liraya satılan binalar deprem anında saniyeler içinde enkaza dönüşür, yitirilen canlar ülkeyi acıya boğar.