Utku ŞENSOY
3 yıllık pandemi dönemine ilişkin uluslararası medyada çok şeyler yazılıp çizildi, yüzlerce komplo teorileri üretildi, hatta dünyanın yeniden dizaynı konusundaki ilk “d...
Utku ŞENSOY
3 yıllık pandemi dönemine ilişkin uluslararası medyada çok şeyler yazılıp çizildi, yüzlerce komplo teorileri üretildi, hatta dünyanın yeniden dizaynı konusundaki ilk “deneme yayınıydı” görüşünü savunanlar bile oldu. Uçuk teorilere itibar etmemek gerek, ancak günümüz dünyasında ateş olmayan yerden duman çıkmaz gerçeğinden hareket edecek olursak en uç görüşleri savunanların aslında haklı oldukları noktaların bulunduğunu düşünebiliriz.
Sıcaklıklar artıyor, kurak gün sayısı artıyor, aniden bastıran düzensiz yağmurlar sellere neden olup büyük yıkımlara yol açıyor, mahsulü silip süpürüyor. Su her zamankinden daha da değerli, temiz suya erişim artık daha da zor. Endüstriyel tarım, kimyasalları çoğalttı, yapay gübre ve ilaçlar türlü hastalıklara yol açıyor, sağlıklı gıdaya erişim artık daha da zor. Giderek artan dünya nüfusunu beslemek en büyük sorun. Buzullar eriyor, yükselen denizler sahil kentlerini ve adaları tehdit ediyor. Yaşlı dünyamızın 8-9 milyar insanı doyuracak yeterli kaynaklara sahip olup olmadığı tartışılmaya başladı. Uzayan ömürler, üretime katkısı olmayan yaşlı bir nüfusa bakım sorunlarını da beraberinde getirdi.
Dünyamız böylesine karanlık bir tablo sergilerken ister komplo teorisi diyelim ister acı gerçek, dünyaya yön verenler birbirine taban tabana zıt iki ana görüş etrafında yoğunlaşmaya başladı. Bu güç odaklarının hedefleri 2 buçuk yıllık kapanma döneminin ardından, uluslararası yayın organları ve sosyal medyada daha fazla konuşulmaya, yazılıp çizilmeye başlandı. Bir grup önümüzdeki dönemde ABD’nin yanı sıra, Ukrayna savaşıyla yıpranmasına rağmen Rusya ve giderek güçlenen Çin’in oluşturduğu üç başlı çok kutuplu dünyanın daha da belirginleşeceğini savunuyor.
[caption id="attachment_401003" align="alignleft" width="266"]
David Rockfeller[/caption]
Tam aksi görüşü savunanların başında ise, 2017 yılında 101 yaşında ölen, tek dünya devleti fikrini savunan, dünyaya yön veren en zengin ailelerden biri olan David Rockefeller. Rockefeller, tek dünya devleti projesi çerçevesinde Dünya İmparatorluğu ve Yeni Dünya Düzeni kavramlarını geniş kitlelere yaydı. Aslında, Rockefeller’dan çok önce Tapınak Şövalyeleri'nden buyana bazı tarikatlar ve Masonların, dinlerin ve ulusal kimliklerin üzerinde yepyeni bir kimliğin inşası için çalıştığı biliniyor. Rockefeller ve Rothschild gibi dünyayı kontrol edebilecek güçte sermaye sahibi aileler de tek dünya hedefleri için çaba sarf ediyor. Vatanı, dini, ırkı olmayan insanlardan oluşan yeni bir dünya fikrinin 1776’da kurulan İlluminati’den çok önce, binli yılların başında telaffuz edilmeye başlandığı da bir gerçek.
İşte bu grubun dünyamızın yakın geleceği için hedeflediği, son dönemde üzerinde çok konuşulmaya başlanan, “Tek Dünya Devleti” ne geçişe ilişkin aşamalar!
Bu iddialı hedefin en önemli ayağı, “Gıdanın kontrolü!” Sınırlı suyun kontrolü, yapay gıda üretimine hız verme, hayvancılığın bitirilip insanları böcek gıdaya yönlendirme, gıda markalarındaki tekelleşmeyle, tamamen katkılı gıdaya geçişin sağlanması, "Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı" Haarp sistemiyle iklim ve tarımın tek bir merkezden denetimi.
İkinci önemli ayak, “Nüfusun azaltılması!” Geleneksel tıbbın yok edilip, ortalama yaşın düşürülmesi, yeni virüsler üretilip ilaç kullanımının arttırılması, gıdaya erişimin engellenip, işsizlik ve enflasyonun artırılması.
Üçüncü ayak, “Kültürlerin Yok edilmesi!” Popüler sanatçılar, Hollywood, Youtube ve benzeri mecralar aracılığıyla toplumlara modern kültür dayatılıp yeni bir ikinci kuşak üretilip onlara alternatif tarihin empoze edilmesi.
Dördüncü ayak, “Ulus Devletin Parçalanması!” Dinlerin birleştirilip, devletler içindeki karşıt grupların desteklenmesiyle savaşların çıkarılıp devletlerin bölünmesi.
Beşinci ayak, “Yapay zekanın yaygın biçimde kullanımı!” Enflasyon artıp arz düşünce, işsizliğin çoğalması, tüm sektörlerin daha az maliyetli yapay zeka kullanımına geçmesi sağlanır.
Altıncı ayak, “Sınırların kaldırılması!” Temiz suya, gıdaya ulaşmakta zorlanan, yerel çatışmalardan bunalan geniş kitleler göçe teşvik edilir, mülteci hakları tanınıp onlara sosyal yardımlar yapılır, kendi ülkesinde bu durumdan rahatsız olan genç nüfus, öğrenci ve beyaz yakalılar göçe teşvik edilir.
Bu ana ayakların yanı sıra, çiplerle asilerin gözetimi, “karbon ayak izi” ile insanların borçlandırılması, ulaşımın kısıtlanması, sosyal medyanın sınırlandırılması ve insanların kişisel bilgilerinin depolanması da önemli etaplar arasında yer alıyor.
Bu etapların yaşama geçirilirken, özelleştirilmeye hız verilip, küçük işletmeler ortadan kaldırılır, tarımdan lojistiğe, ilaçtan savaş sanayiine medyaya kadar tüm başat sektörlerin küresel markalar tarafından ele geçirilir önce insanlar ardından ülkeler “mülkiyetsizleştirilir!”
Medyadan söz etmişken tekelleşip güç odaklarının denetimine geçen medya aracılığıyla iklim problemleri ve karbon ayak izi kampanyası benzeri konularda kamuoyu üzerinde algı oluşturulması önemli bir ayak.
Keza Dünya Sağlık Örgütü, IMF, Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Örgütü FAO, NATO ve Dünya Bankası WB benzeri örgütlerle küresel mekanizmalar harekete geçirilir.
Son öldürücü darbe ise, Bill Gates benzeri başat aktörler tarafından vurulur! MRNA gibi küresel ilaç fabrikaları, Sivrisinek üretim çiftlikleri, Güneşi karartma projeleri, Pandemi müdahale örgütleri ile Tek Dünya Devletine geçişin tüm aşamaları tamamlanır…
Tüm bunların paranoyak komplo teorileri ya da şehir efsanelerinden ibaret deli saçması zırvalar olduğunu düşünebilirsiniz. Dünyamızın aydınlığa, refaha doğru ilerlemekte olduğunu, ya da karanlığa doğru belirsiz bir gidişte olduğumuzu savunabilirsiniz… Neye inandığınız size kalmış.