Henüz 12 yaşındayken garip bir deneyim yaşadım. O yıllarda kiminle bu olayı paylaşsam (buna olaya şahit olan doktorum da dahil) bana rüya gördüğüm söylendi.
Rüya mıydı gerçek miydi bunun ayrımını uzun yıllar yapamadım. Ta ki benim gibi öbür tarafın ışığını görenleri okudukça yaşamış olduğum şeyi yaşamın bana bir hediyesi olarak kabul ettim.
O yıllarda babamın görevi nedeniyle Tokat’ta bulunuyorduk. Ortaokul ikinci sınıftaydım. Okuldan eve dönüyordum.. Havanın çok soğuk olması nedeniyle yolumu daha kısaltacak olan tepeyi aşarak yola çıkmaya karar verdim ve hızlı adımlarla tepeye doğru yürümeye başladım. Tepenin üzerine geldiğimde aşağıya doğru inebilmek için küçük bir ırmağın üzerindeki odun kütüğünden geçmem gerekti. Büyük bir dikkatle kütüğün üzerinde yürüyordum ki çok şiddetli bir rüzgâr esti. Daha doğrusu aniden karla karışık bir fırtına başlamıştı.
Paniğe kapıldım ve dengemi kaybederek suya düştüm Suyun içinde bata çıka hızla sürüklenmeye başladım. Üstümdeki kalın giysilerin de ağırlaşması nedeniyle suyun içine doğru çekiliyordum.
Birden çok kuvvetli bir ışığın içine doğru çekilmeye başladım. Normalde bu kadar şiddetli bir ışığa bakamazsınız; ama, ben bakıyor ve içimde tarifi imkansız bir huzur ve sevgi hissi ile sarılıyordum. Kelimelere dökülerek tanımlanması çok zor olan bir bulutun içindeydim ve bulutlara’ dokunabiliyordum. Bedenim yoktu ama maddesel denilebilecek bir borunun ya da bir tür kapsülün içindeydim. Bir bedenim yoktu ama o an için hiç de önemli gelmedi bir bedene sahip olmam (bulutsu bir beden). Görme duyum çalışıyordu aslında. Bütün duyularımın çalıştığı ama bedeni olmayan bir hal içine girmiştim. Işığın gücü sanki bana enerji veriyordu. Bu enerjiyle tamamen sarıldığımda aşağıda suyun üzerinde yüzü koyun yatan bedenimi gördüm. Bedenime ellerinde tüfekleri olan üç erkeğin yaklaşmak için birbirlerine ip bağladıklarını gördüm. Sonrası ise koyu bir karanlık. Kendime geldiğimde hastanede olduğumu anladım.
Doktorlar bana çok zor bir gece geçirdiğimi ama artık tehlikenin bittiğini söylediler ve babamın içeriye girmesine izin verdiler. Babam ağlayarak, «Kurtulman bir mucize oldu, bıldırcın avına çıkan avcılar olmasaydı şimdi hayatta olmayacaktın,» dedi. Babama, «Biliyorum, onları yukardan seyrettim. Uç kişiydiler. .Bellerine ip bağlayarak benim yanıma indiler. İpin bir ucunu ağaca bağlamışlardı,» deyince; bunları sana doktorlar anlatmıştır, dedi.
Bu olanları doktorlara söylediğimde ise anlatılanları rüya olarak tekrar görebileceğimi söylediler. Kısacası kimse benim gerçeğimin farkına varamadı. O günden sonra sanki hızlı bir biçimde büyümüş ve olgunlaşmıştım.
Ailem bunu yaşamış olduğum kazanın ağır şartlarına bağladıysa da ben onlara hayatın öbür yanının bana gösterilmiş olmasının mesuliyetini taşıdığımı anlatamadım ya da anlamak istemediler.
Süha SEÇKİN
Adapazarı