Telefonda kendisini ÖTV, KDV, polis, savcı, MTV, vergi dairesi diye tanıtıp para isteyenlere inanmayın!

Erhan Karadağ

Ama aşağıdaki mesajlara kanabilirsiniz:
İtibardan tasarruf olmaz…
Konfordan uzak durulmaz…
Lüks arabanın daha lüksü varsa, azına asla razı olunmaz…
Tarifeli uçağa binilmez…
Kişiye özel mermer banyosu olmayan makam odası olmaz…
 
İktidar makamlarının şiar edindiği prensipler bunlar. Bu önermelerin başına,  bakan, belediye başkanı, diyanet işleri başkanı vs. isim koyup tekrar okuyunca, dokunuyor; dokunaklı oluyor.
 
Çocuğunun beslenme çantasına sadece ekmek koyabilen, kahvaltı sofrasından yumurtayı peyniri çıkaran ama yine de vergisini veren yurttaşın sırtından yaşanıyor bu lüks düşkünlüğü. Cevap hakkı doğuruyor ama çalışanın emeklinin cevabı buraya yazılacak gibi değil.
 
Kabul etmesi güç bir yoksulluk dalgası, orta gelir grubunu yok etti.   Normalleştirilen israfın, sadece yönetenlere ve iktidar sahiplerine has şatafatın kökleri o ilk cümleye dayanıyor.
 
Yani pilot “itibar” deyince, cemaat jet hızıyla geliyor arkasından. Kazanın sıyrılacak dibi kalmadı, doymadılar. Pahalı otomobiller, ziyafetler, özel uçaklar;  alamıyorlar kendilerini, basamıyorlar frene.  Hava trafiği özel uçaklarla E-5’e döndü. Askeri havaalanlarına inerek de gizleyemiyorlar jet tutkularını.
 
Jetten tasarruf olmaz…
Asgari ücretlinin yüzüne bakılmaz…
Emeklinin hali hatırı sorulmaz…
TÜİK’in gerçek rakamlarla işi olmaz…
 
İtibar mı kaldı tasarruf edecek; ihtişamdan deneyin…
 
Türkiye eski Türkiye değil.
En çok övündükleri cümle bu çünkü her şeyi yenilediler.
 
Yönetim sistemini yenilediler, eğitim sistemini sık sık değiştirerek yenilediler.
Bürokrasiyi, yasamayı, yürütmeyi yenilediler. Yepyeni bir Türkiye yarattılar; içinde yaşayanları yıpratıp eskiterek…
 
Köylüye varoluş sebebini, tarımı unutturdular.
Anadolu’nun binlerce yıllık bereketini, Kanada mercimeğiyle Ukrayna buğdayıyla değiştirdiler.
Çiftçiye ekimi - ekini, hasatı - harmanı unutturdular.
 
Patronlara, şirketlere;  ovada, dağda, ormanda, vadide, bağda, bahçede binlerce maden açma ruhsatı vererek bitki örtüsünü değiştirdiler.
 
Tabiatın yüzü - yüzeyi değil, toprağı da değişti; eski toprak değil artık. Altın çıkarın,  şirketiniz için istediğiniz kimyayı, istediğiniz zehri istediğiniz kadar kullanın diye raporlar verdiler.
Çıkardığınız zehirli atığı istediğiniz kadar yığın; çökerse altında kim kalırsa kalsın dediler. Böyle diye diye, Soma’yı, Erzincan’ı, Fatsa’yı, Muğla’yı değiştirdiler.
 
İtibardan etmediler

Adaletten tasarruf ettiler. Nalbant keseri gibi hep kendilerine yonttular. 
Hakkı olanı hakkını vermediler.
Kendi çocuklarını ihya ettiler.
Bugünkü konforlarını borç parayla tefriş edip bütün çocukların geleceğini yok ettiler.
 
Emekliyi 10 bin lirayla, çalışanı 17 bin lirayla, aileleriyle birlikte aç bıraktılar.
Yalan rakamlar, yanlış hesaplarla kalem oynatıp emeklinin enflasyon farkını gasp ettiler.

Ne idi TÜİK’in eski adı; Devlet İstatistik Enstitüsü.
Enstitü “bilimsel, teknik araştırma kurumu” demek. Enstitü’yü boşuna çıkarmamışlar. 

Bilimi, hakikati çıkartırken varmış bir hesapları…