Türk sporu, özerkleşme ve sonrasında siyasetin gölgesi altında verdiği uzaklaşma çabasından şu ana kadar sonuç alamadı…
Mehmet Kısmet
Özellikle özerk futbol ülkede 2005 ve 2006 yıllarından sonra kaos ve kargaşa halinde devam etti günümüze kadar… Nereye kadar da devam edeceği belli değil şu anda. Sadece futbolun dışındaki diğer branşlarda yarı özerk, adı üstünde bir dargın bir barışık halde…
Son yıllarda federasyonlar üzerinde siyasi baskılar arttı ki; öyle böyle değil… Federasyon başkanları ve yönetimlerinin belirlenmesinden teknik personelin tespitine kadar…
Türkiye’nin diğer organizasyonlar arasında tarihe geçen en başarısızı 2024 Paris Olimpiyat Oyunları... Madalya sıralamasında ilk 50’de ara ki bulasın… Çok sayıda sporcu ile katılmak başarı gibi başarısızlığı kamufle etme adına gizlenirken, şimdilerde hesap zamanının geldiğinden söz edilmekte.
Kim kimden hesap soracak o belli değil… Önce çuvaldızı kendine, sonra iğneyi başkasına batırdığında sonuç alabileceğin ortamda, bu söylemler laf salatalığından öte gitmez… Parayı veren düdüğü çalamıyor maalesef sporda… Ancak bu söylemler Nasrettin Hoca fıkralarında…
Fiziki ortamın yanı sıra ruhsal ve zihinsel desteklerin yanında verilen ekonomik katkının yetersizliği liyakat yoksunu görevlendirmeler sonucunda ortaya çıktı şimdi… Kısacası; Olimpiyat Oyunları’nın başarısızlığı sporcular ve teknik sorumluların ötesinden Federasyonlar ile birlikte bu oluşum için karar alanlara fatura edilmeli..
Bir oluşumun ve gelişimin en büyük engeli, başarılıymış gibi yapıp başaramama adına gölge etmek. Başarısızlığın en büyük telem kaynağı da suçu başkalarına atarak zeytinyağı gibi gurur edası ile üste çıkmak. İşte böylesine bir ortamda liyakat yoksunu görevlendirmelerden uzaklaştırılan spor siyaset gölgesinde maalesef nasibini aldı…
Allah aşkına liyakat mekanizmasını işlettin de siyasetin gölgesine kurban etmeyin şu güzelim sporumuzu… O zaman bir söz ile bitirelim bugünkü spor konusunun işlendiği “Gölge Etme” başlıklı yazımızı… “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az.”