Günlerdir kamuoyu bir bilirkişi ve onunla ilgili yapılan haberleri tartışıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bilirkişi ile ilgili yaptığı açıklamalar ve iddialar doğal olarak yakından takip ediliyor…

Gazetecilik etiği bu iddialarla ilgili olarak bilirkişinin görüşünün alınmasını gerektir… Bilirkişi bir şeyler söyler veya sessiz kalır… Bu onun en doğal hakkıdır… Gazetecinin burada yapacağı bu durumu direkt yansıtmaktır… Bilirkişi ile konuşurken sesini kaydedip bunu yayına vermek hoş bir davranış değildir. En azından sizinle yaptığımız görüşmeyi yayınlaya bilirmiyiz diye sorulması gerekirdi.. Bu yapılmadan telefon konuşmasını yayına vermek hoş bir davranış değil… Ama bu yüzden gazetecilerin apar topar gözaltına alınması da hiç hoş bir uygulama değil….

Biz Abdi İpekçi’nin yanında yetişmiş kişiler , bir haber yazdığımızda eğer o haberde birine karşı bir iddia varsa o kişiyle konuşmadan haberimizi asla yazmazdık. Bu bir etik kuraldı…Haber manşetlik bir konuda olsa biz yazalım ilgili kişi haberi görünce açıklama yapsın diye bir düşüncemiz asla olmamıştı.. Ama bu günler de bunlara hiç dikkat edilmediğini görüyoruz..

Bu iddialar ve gerekçeler sonrası insanların gözaltına alınması beni 12 Mart sonrasına götürdü.. O tarihte çalıştığım gazetede ekmeğe beş kuruş zam yapılacağı haberini yazmıştık.. Ülkede sıkıyönetim uygulaması olduğu için bu haber nedeniyle gazetemiz komutanlıkça “halkı galeyana getirme” iddiası ile süresiz kapatılmıştı… Ancak uğraşlar sonucu bir haftaya yakın kapalı kalmış tekrar yayına başlamıştık…

Bu son olayı da gördükten sonra o günden bugüne değişen bir şey olmadığını fark ediyoruz…