Mehmet Necati GÜNGÖR
Dadaşlar şehri Erzurum, seçtiği vekilin ve ağabeyinin etrafında dönen iddialarla çalkalanıyor.
Çok arayanım oldu.
Son arayanım, liseden arkadaşım O...
Mehmet Necati GÜNGÖR
Dadaşlar şehri Erzurum, seçtiği vekilin ve ağabeyinin etrafında dönen iddialarla çalkalanıyor.
Çok arayanım oldu.
Son arayanım, liseden arkadaşım Osman GÜLER’di.
Osman, düzgün bir insandır.
Olup bitenleri, düzgün yapısıyla tahlil etmiş ve çok rahatsız olmuş.
Dertleşmek için de beni aramış.
Söze “çok utanıyorum” diyerek başladı.
Evet, dürüstlükleriyle bilinen dadaşlara yakışmayan bir davranıştan dolayı utanıyordu.
Kendisini şu sözlerle teselli etmeye çalıştım:
“Sen, utanılacak bir şey yapmadın ki. Onları oralara getirenler utansın.
Böylelerine sandıklar dolusu oy verip milletin başına musallat edenler utansın.”
Ben utanmadım.
Zira, o kişilerin bu makamlara gelmesinde hiç dahlim olmadı.
Onlar için oy ve irade kullanmadım.
Zaten, aramızda zihniyet uyuşmazlığı var.
Erzurum’un saf ve dürüst ahalisi, babaları hoca diye anılan birinin sulbünden gelmiş olan bu kişilere dini saiklerle bağlanıp, aldatılmışsa -ki öyledir- kusur bu güzel insanlarda değil, onları rahmetli Yaşar Nuri hocamızın deyimiyle “Allah ile aldatanlar”dadır.
Siyasette din faktörü ne kadar öne çıkarılıp üstünde çıkarlar birliği sağlanmışsa, ahalisi muhafazakârlardan oluşan halk hep yanlışlara sevk edilmiştir.
Memleketim Erzurum’da kopan fırtınanın sebebi budur.
Yine bir eğitimci dostumun uyarısı üzerine Sözcü gazetesinde Necati Doğru’nun yazısını okudum. Soy adı gibi doğruları dile getiren yazar, bakın neler söylemiş:
“Erzurumlular, lağım patladı.
Seçip Meclise gönderdiğiniz milletvekili ile kardeşinin yaptıklarından dolayı ayağa kalkın.
Protesto edin.
Savcıların harekete geçmesini isteyin.
Bunları o yerlere getirenleri, sorumluları istifaya davet edin!”
Hemşerilerimin yapması gerekenler bunlardır.
Öyle yapın!
Protesto edin!
İstifaya çağırın!
Hatanızı tekrarlamayın!