Hükümetin asgari ücrete ara zam yapmaması, emeklinin refah payı beklentisinin göz ardı edilmesi, yoksulu vuran ekonomik krizin derinleşmesi, vergi adaletsizliğinin sürmesi, işten çıkarmaların yoğunlaşması üç işçi sendikaları konfederasyonunu ortak mücadelede buluşturdu.
Şükrü Karaman
Milyonlarca üyesi bulunan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Hak İşçi sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş) başkanları Ankara’da bir araya gelerek emekçi, emekli ve dar sabit gelirlinin hakkını edinebilmesi amacıyla ortak mücadele kararı aldı. Hükümete yakın Hak-İş’in de üçlüde yer alması artık bıçağın kemiğe dayandığının kanıtı. Ne kadar iktidara yakın dursa da üyeleri pahalılık alevinde cayır cayır yanıyor. Hayat pahalılığı sağ sol demiyor tüm yurttaşı canından bezdiriyor.
Yıllardır bir araya gelemeyen, 1 Mayıs’ı farklı illerde kutlayan, işyerlerindeki sendikal rekabetten ötürü birbirlerine mesafeli duran Türk-İş , DİSK ve Hak-İş her yeri kasıp kavuran yüksek enflasyona, dar ve sabit gelirli emekçi, emekli, dul, yetim, esnaf ve çiftçinin gelirini eriten, giderek yoksullaşmalarına yol açan mevcut ekonomik sisteme “dur” demek için buluştu.
İyi ki ortak mücadele kararı aldılar. Zira hayat öyle pahalı ki dayanılacak gibi değil. Emeğin milli gelirden aldığı pay sürekli küçülüyor. Ara zam yapılmayan asgari ücret ortalama ücret haline geldi. 10 milyona yakın asgari ücretli Şubat 2025’e dek 17 bin 2 TL’ye talim edecek. TÜİK’in gerçeklerden uzak TÜFE verileriyle maaş ve aylıklar baskılanıyor. Nüfusun yüzde 20’lik bölümü her geçen gün zenginleşiyor, “vur patlasın çal oynasın” gününü gün ediyor. Bu kitlenin lüks harcamaları, görgüsüzlüklerini ve lüks tatillerini sosyal medyada paylaşması iktidar tarafından “Bakın yoksulluk yok. Lokanta, otel ve tatil beldeleri ağzına kadar dolu” diye örnek gösterilerek halkın sorunları görmezden geliniyor.
Oysa bilmedikleri, ya da gizledikleri nüfusun yüzde 80’inin açlık ve yoksulluk sınırı altında kalan maaş ve aylıklarla yaşamaya çalıştığı, gelirlerinin dibe vurduğu, insanca yaşanabilir aylıktan yoksun kaldığı. Sıkı para politikası gerekçesiyle halk pahalılık ve yüksek enflasyon altında sinek gibi eziliyor.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın vurguladığı gibi yaşanan ekonomik kriz, ne 1994, ne 2001, ne de 2008 krizine benziyor. Daha ağırını üzerinde hissediyor halk. İşçi, emekli maraba ve köle gibi görülüyor. Ücret artışlarını enflasyonun sebebi olarak değerlendiren anlayış ne yazık ki emekçinin, emeklinin feryadını duymuyor.
İşte yakınılan bu tablo karşısında Türk-İş, DİSK ve Hak-İş siyasi iradeye ilk uyarısını yaptı. Özellikle asgari ücret ara zam ve vergi dilimi konusunda olumlu adım atılmazsa önümüzdeki günlerde alanlara çıkacak emekçiler.
Geniş tabanları ve emekliler ortak mücadeleye kuşkusuz destek verecektir. Memur sendikaları ile emekli dernekleri ve sivil toplum örgütlerinin yetersiz kaldığı süreçte Türkiye’nin en büyük üç işçi sendikaları konfederasyonunun güçlerini birleştirip milyonlarca garibanın hakkını araması çok ama çok anlamlı.
Kamu, özel sektör ve yerel yönetimlerde örgütlü olan Türk-İş, DİSK ve Hak-İş isterse ülkede yaşamı durdurur. Umarım iktidar bu sese kulak verir. Artık dayanacak gücü kalmadı gariban insanların.
Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in ortak bildirisinde yer alan talepler ana başlıkları ile şunlar:
“Vergide adalet istiyoruz. Asgari ücret acilen artırılmalı. Çalışanların neredeyse yarısı asgari ücret seviyesinde ücret alıyor. Kamuda ücret dengesizliğine son verilmeli. En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesinde olmalı. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı. Taşeron işçiler derhal kadroya alınmalı. Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle çalışanların hakları budanmamalı. Çalışma yaşamında ayrımcılık son bulmalı. İnsan onuruna yakışır iş ve çalışma ortamı sağlanmalı.”