Mehmet Necati GÜNGÖR
Dezenformasyon, doğru ve yanlışlığı bulunmayan, kasıtlı olarak yayılan bilgi.
Yani, bilgi çarpıtma.
Yeni, gerçek dışı olduğunun kabul edilebileceği...
Mehmet Necati GÜNGÖR
Dezenformasyon, doğru ve yanlışlığı bulunmayan, kasıtlı olarak yayılan bilgi.
Yani, bilgi çarpıtma.
Yeni, gerçek dışı olduğunun kabul edilebileceği bir eylem.
Kime göre?
Elbette karşı tarafa göre.
Yani sen, istediğin kadar doğru söylediğini iddia et.
Karşı taraf, iddianı yalanlar, doğru kabul etmezse yandığının resmidir!
Üzerinde konuşulan tasarıya göre üç yıl hapis!
Seçimler yaklaşıyor.
İktidar, doğru kabul etmeyeceği bilgiler üzerinden seçmeni cezalandırmaya yönelik tedbirler alıyor.
Bu demektir ki, “Sen ne dersen de, imam bildiğini okur:”
Açıkçası; hepimize “sus!” deniliyor.
Yazarına, çizerine, politikacısına…
Hoşa gitmeyen eleştirilere yer yok bundan böyle.
Ya havet pozunda olacaksın, ya yanıp gideceksin!
Ülke gerçekleri neyi anlatırsa anlatsın; sen görmezden geleceksin.
“Her şey güllük gülistanlık” diyeceksin.
Gözün çarşı pazarda olmayacak.
Etiketlere bakmayacaksın.
Her mikrofon tutana konuşmayacaksın.
“Ana bene her yer sele!” diyeceksin meselâ.
Bilirsiniz, eskiden köylerimizde tandırlar olurdu.
Tandırlarda ekmek, yemek pişirilir, kışın ve güzün soğuk günlerinde bacaklar sarkıtılarak ısınmaya çalışılırdı.
Erzurum Köylerinden birisinde anne tandırda lavaş pişiriyor.
Oğul kafayı bulmuş,
Alkol ve sıcak buluşunca iyice dellenmiş,
Anasının pişirdiği ekmekleri alıp alıp etrafa yaymaya başlamış.
“Oğul, seleye at!” ikazına aldırmayarak;
“Aman anaaaa, bene her yer sele” dermiş.
İster ayık, ister sarhoş ol,
Her yeri sele görmeyeceksin arkadaş!
Yakan karşı tarafın elinde!
O ne derse o!
Hani, sus işareti yapan bir hemşire resmi vardı ya;
Karşında hep o resim olacak; ona bakacaksın gün boyu!
Karşındakileri kızdıracak halt işlemeyeceksin!