Bölükbaşı’dan Kılıçdaroğlu’na
Mehmet Necati Güngör
Türk politikasının renkli simalarından rahmetli Osman Bölükbaşı, uğradığı ihanetleri “Bağrım Karacaahmet Mezarlığına döndü” sözleriyle anlatmıştı.
Adam ettikleri kendisini her terk edişinde bu sözü kullanırdı.
Benzer durum, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu da kapsıyor.
Kimin elinden tutup öne çıkardıysa Brütüs bıçağı ile hançerlendi.
İlk hançer konsolostan.
Sonrakini İnce sapladı.
Brütüs’ün hançerini eline alan üç kişi daha vardı.
Onlar da sapladılar peş peşe.
Utanmadan, arlanmadan…
Birincisinden başlayalım; O’nu sadece Meclise taşımakla kalmadı, devletin en üst makamına adaylıkla ödüllendirdi.
Kazanamadı.
Yüzde 30 civarındaki oyların kendisi için verildiğini sanmak, ilk yanılgısıydı.
O oyların içinde, şimdi kendisini ayıplayan milyonlarca insanın oyları da vardı.
Kılıçdaroğlu, nazik, kibar ve saygılı bir insandır.
Kendileriyle bir-iki defa da ben karşılaştım.
Ahlâklı, dürüst, faziletli bir insan olarak tanıdım.
Devletin üst katına taşımak istediği adam seçimi kaybetmişti. Belki de teselli olsun diye evine yemeğe çağırdı.
Ne mi oldu?
Misafir edildiği evde, evin ahalisinin huzurunda liderine “sen kalk ben oturayım” dedi.
Açıkça liderinin koltuğunu istiyordu.
Bu sözleri söylerken hiç yüzü kızarmadı.
Sonraki günlerde partisine ve liderine kazan kaldırdı.
“CHP Atatürk ilkelerinden ve laiklikten uzaklaşmışmış!”
Bu iddiaya söğüt ağacındaki kargalar bile gülmüştür.
Zira, CHP’nin ne Atatürk’le, ne laiklikle bir sorunu olmayacağını, olamayacağını dağdaki çoban bile bilir.
Bunu geçtik;
Bir de hain bir kumpasla Ergenekon tutuklamalarına maruz kalıp hapse atılan bir teğmen vardı.
Durumuna hemen herkes üzülmüştü.
Tabii, Kılıçdaroğlu da.
O’nu hapishanede defalarca ziyaret etti, hukuki yönden her türlü yardımı yaptı, hatta, hapishanede kıyılan nikâhına şahitlik bile etti. Meclise taşıdı.
O ne yaptı?
Kılıçdaroğlu’nun eline bir ısırık da o attı.
Aynı gerekçelerle.
Emekli bir askeri hakimin kendisine yazdığı mektuptaki şu sözler anlamlıdır:
“Sen ne Atatürkçülükten, ne laiklikten anlarsın. Haddini aştın. Artık seni sevmiyoruz.”
Bu sözlere katılmamak mümkün mü?
Öteki ikisini saymıyoruz bile:
Kerametleri kendilerinden menkul olan iki adam.
Siyasetin mezarlığında yerlerini ayırttılar.
Yorumlar