İsrail’in 7 Ekim'den bu yana Gazze’ye yönelik saldırıları sonucu 25 bini kadın ve çocuklar olmak üzere 35 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi, 80 bine yakın sivil yaralandı. 90 bin konut tamamen yıkılırken, 300 bine yakın konut hasar aldı.

Utku Şensoy

50’den fazla sağlık merkezi, 32 hastane 103 okul 250’ye yakın cami kullanılamaz hale geldi. Birleşmiş Milletler, soykırımla yargılanan İsrail'in saldırıları sonucu 2 milyondan fazla sivilin yerlerinden olduğu Gazze Şeridi'ndeki enkaz ve molozun 2 yıldan fazla süredir Rusya’nın bombardımana tuttuğu Ukrayna'dakinden daha fazla olduğunu açıkladı. BM Mayın Eylem Servisi (UNMAS), Gazze Şeridi’nde 37 milyon tondan fazla enkaz oluştuğunu düşünüyor.

Günün birinde Gazze’de her şey normale dönse bile, 40 kilometrelik şerit boyunca taş üstünde taş kalmayan geniş bölgedeki enkazın temizlenmesi başlı başına büyük bir iş. Zira bölgece patlamamış mühimmattan 800 bin tondan fazla asbest gibi zehirli maddelere kadar son derece tehlikeli bir ortam mevcut.

Refah'taki Durum Içler Acısı

Büyük bir felaket olabilir!

Bu arada Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), hasta, yaralı ya da aç 600 bin çocuğun bulunduğu Refah'a kara saldırısının çok büyük bir felakete yol açacağı uyarısında bulundu.
Refah'taki 12 hastaneden 3'ünün faaliyette olduğuna dikkat çeken UNICEF, kara saldırısının gerçekleşmesi halinde bu 3 sağlık kurumunun da işlevsiz hale geleceğine dikkat çekiyor. BM yetkililerinin, "Refah'a saldırı toplu kıyıma yol açar” uyarısını uygar dünyanın dikkate almasını umut ediyoruz. 

BM'nin Ürdün'den gelen insani yardımları taşıyan konvoyu işgal altındaki Batı Şeria'da, "Sivil Yahudiler" tarafından saldırıya uğramasına ilişkin sosyal medyada yayınlanan videoları izlerken sinirlenmemek mümkün değil. Yahudi yerleşimcilerin yardım tırlarından un çuvallarını yere atarak parçalaması hangi insanlığa sığar anlamak mümkün değil. 

Sağlık personelleri alıkonuluyor

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıların başından beri yaşamını yitiren sağlık personeli sayısı 500’ü buldu. Filistin Sağlık Bakanlığı, son olarak Filistinli Doktor Adnan el-Berş'in İsrail hapishanesinde yaşamını yitirdiğine dikkat çekip, "İsrail hapishanelerdeki Filistinli tutukluların durumlarının bilinmediğini” belirtti. İsrail hapishanelerinde alıkonulan 300’den fazla sağlık çalışanı olduğu ifade ediliyor. İki büyük dünya savaşlarında bile sağlık personeli bu yoğunlukta sistematik saldırıya maruz kalmamıştı. İsrail, işlenen bu insanlık suçuyla tüm uluslararası kurallar ihlal ettiği için er ya da geç yargılanmalıdır. 

ABD üniversitelerinde protesto yasak!

Her fırsatta demokrasinin en iyi işlediği ülkelerden olduklarını iddia edip, diğer ülkeleri acımasızca eleştiren Amerika Birleşik Devletleri yönetimi, kendi sınırları içinde ulusal politikalarına ters düşen hareketlere izin vermiyor. ABD'de üniversite kampüslerinde düzenlenen Filistin'e destek gösterilerinde son haftalarda 2 binden fazla kişi gözaltına alındı. Aralarında ABD'nin en prestijli yüksek öğrenim kurumlarının da yer aldığı onlarca üniversite kampüsünde İsrail'in Gazze'deki sivil halka saldırılarını protesto etmek isteyenlere izin verilmiyor. Protestolarda aralarında birçok akademisyen, öğretim görevlisi ve profesörün de bulunduğu göstericilerin ters kelepçeli gözaltı yöntemi dünya kamuoyunda büyük infial yaratıyor. Washington yönetiminin, polisin akademisyen ve öğrencilerin eylemcilere sert müdahalesi karşısında üç maymunu oynaması büyük tepki topladı.

Aslında bu tür polis baskılarının ABD ya da Batı Avrupa’da ileri demokrasiyle yönetildiğini iddia eden bir ülkede olması pek de fark etmiyor, iktidardaki yönetimler, karşıt görüşlere kendilerine göre, “Çatlak seslere” asla müsamaha etmiyor. Kolluk kuvvetleri marifetiyle olaya müdahale edip, protestonun geniş kitlelere yayılmasını önlemek amacıyla, onların bakış açısıyla deyim yerindeyse, “Yılanın başını oracıkta eziveriyorlar!”

***

OECD: “Türkiye'deki büyüme yavaşlayacak!"

2024 yılına ilişkin ilk Ekonomik Görünüm Raporu'nu yayımlayan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Türkiye'de büyümenin 2023'teki yüzde 4 buçuktan 2024'te yüzde 3 virgül 4'e ve 2025'te yüzde 3 virgül 2'ye düşüp yavaşlamasını öngörüyor. OECD’nin raporuna göre, enflasyonun 2024'te ortalama yüzde 55 buçuk, 2025'te ise yüzde 29 civarında olması bekleniyor. OECD raporunda politika faizinin bu yıl sonuna kadar yüze 50 düzeyinde kalacağını tahmininde bulunuldu. Rapordaki çarpıcı verilerden biri de Türkiye’deki işsizlik oranına ilişkin. Bu yıl için ortalama yüzde 9 virgül 3 olarak gerçekleşmesi beklenen işsizlik oranının 2025 yılında yüzde 10’a çıkması bekleniyor.

OECD’nin çarpıcı raporuna bakıldığında, ülkemizdeki para ve maliye politikasındaki sıkılaşma adımlarının ekonomiye yansımasının zaman alacağı görüşü teyit edilmiş oluyor. Gerek küresel büyümenin yavaşlaması gerekse Euro Bölgesindeki daralmayla aslında dünyadaki tüm ekonomileri tehdit eden bir dönemden geçiyoruz. Bu belirsizlik içinde yüksek enflasyonla bir süre daha devam edeceğimiz anlamına geliyor. Bu zor tabloda dar gelirlinin yapacağı pek bir şey yok, az sayıdaki orta halli kenarda üç beş kuruş parası olanların ise, bireysel olarak yapması gereken, fuzuli harcamalar ve lüks tüketimi bir süreliğine rafa kaldırıp imkanları dahilinde tasarrufa yönelmesidir.