Mehmet Necati GÜNGÖR Hastalık iddialarını geçiniz. Hastalık ve ölüm, insan olan herkes için. “Her canlı ölümü tadacaktır” vaadi, Allah’a aittir. Bu güne kadar ölümsüz b...

Mehmet Necati GÜNGÖR Hastalık iddialarını geçiniz. Hastalık ve ölüm, insan olan herkes için. “Her canlı ölümü tadacaktır” vaadi, Allah’a aittir. Bu güne kadar ölümsüz bir canlıya rastlamadık. Erdoğan’ın hasta olduğu, yürümekte güçlük çektiği yolundaki iddialar kimseyi heveslendirmemeli. Erdoğan’ın hastalığından medet ummak demokrasiye inanmamakla eş anlamlıdır. Şu yöndeki iddialar daha mantıklı olabilir: “Türk halkı hukuk istiyor, adalet istiyor, demokrasi istiyor.” Müttefikimiz ABD ile Avrupalı dostlarımızın da istediği bu. Muhalefet partilerimiz, demokrasi ittifakına doğru yol alan çalışmalar içindeler. Buradan bakıldığında, Erdoğan döneminin sona ereceği yolundaki beklentiler, dış dünyanın da gündemindedir. Erdoğan’ın, iklim zirvesine katılmayan tek Cumhurbaşkanı olması, buna karşın CHP’li Belediye başkanları İmamoğlu ve Soyer’in bu zirvede Türkiye’yi temsil etmeleri, yeni dönemin işaretlerini veriyor olabilir. Daha açık ifade etmek gerekirse; Türkiye’de Erdoğan döneminin biteceğine inanan Batı, Erdoğan yerine ana muhalefetten yeni bir aktör üzerinde çalışmaya başladığı intibaını vermektedir. Bu aktör acaba İmamoğlu mudur? İmamoğlu, anketlerde önde görünüyor. Kendisi de anketlerdeki durumunu pekiştirmek için sahaya çıkmış gibi bir görüntü veriyor. Millet ittifakı, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” üzerindeki ahdini sürdürürse, anketlerin diline paralel gelişmeler beklenebilir. Yani, millet ittifakı, Erdoğan karşısında kazanma ihtimali en yüksek olan adayı sahaya sürebilir. Bu adayın İmamoğlu olması ihtimali ise bir takım çevreler tarafından şimdiden satın alınmış gibi duruyor. Akşener’in HDP’ye karşı pasif tutumundan, millet ittifakından çatlak bekleyenler var. Akşener, partisini merkez sağın temsilcisi konumuna yükseltmek için doğru politikalar yürütüyor. Halka dokunması, Türkiye’yi adım adım dolaşması, grup toplantılarında halk kesimlerinden kişileri konuşturması, doğru okunan yönelimler. Yanlış olarak yorumlanan tek yönelim ise HDP ile ilgili. Akşener’i bu konuda haksız bulan çevreler, O’nun Kürt meselesine daha ılımlı ve yapıcı bir yaklaşım içinde olmasını bekliyorlar. Akşener’in parti tabanına bakarak böyle bir tavır içinde olması belli bir noktaya karşı anlayışla karşılanabilir. Ancak, Türkiye’ye demokrasi getirilecekse, Kürt meselesinin de bu çerçevede ele alınması gerektiğine inanan insanların sayısı az değildir. Akşener, tabanını ikna ederek, bu kronik meselenin çözümüne katkıda bulunabilir. O’nun kararlı duruşundan da böyle bir tavır beklenmekte. Böylece, millet ittifakının lokomatifliğinde yeni bir dönemin kapıları açılabilir.