Utku ŞENSOY Yeni hükumet göreve başladı sorunlar dağ gibi, her konuda beklentiler var, ekonomiye ilişkin sorunlar ise daha da katmerlenmiş durumda. Dert çok, çözüm için imkan ve en...

Utku ŞENSOY Yeni hükumet göreve başladı sorunlar dağ gibi, her konuda beklentiler var, ekonomiye ilişkin sorunlar ise daha da katmerlenmiş durumda. Dert çok, çözüm için imkan ve enstrümanlar kısıtlı. Kasa Alman’ın, Fransız’ın kasası gibi zınga zıng dolu değil ki sür piyasaya al milletin gazını, düşür dövizin tansiyonunu! Nereye el atsan çığ gibi sorunla karşılaşılıyor, çalışan, işçi, emekli, besici, çiftçi, öğrenci, yeni mezun her birine bir dokun bin ah işit… Yapılan hesapsızlıklarda, fatura her zaman yurttaşa çıkar yük onun omuzlarına bindirilir. Zordur bu topraklarda insanca yaşamak, meşakkatlidir dünyanın en güzel, en verimli Anadolu yarımadasında hayat sürdürebilmek. İnsanımız sabırlıdır, metanetlidir, sıkıntılara göğüs germeyi bilir. Çoğu zaman sıkıntıları meze yapar, soğanını ekmeğine katık eder, bağrına taş basar, kol kırılır yen içinde kalır! Zaten bu yüzden yüzlerce türküye, şarkıya konu olmuştur bu toprakların insanlarının dertleri; Rahmetli Zeki Müren’in billur berraklığındaki sesiyle dile getirdiği, eser Vecdi Bingöl’e, bestesi Sadettin Kaynak Üstada ait olan, “Dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine…” derken hangimizin tüyleri diken, diken olup enginlere dalıp gitmeyiz? Bülent Ersoy’un muhteşem yorumuyla, güftesi Sırrı Uzunhasanoğlu’na, bestesi üstat Selahattin İnal’a ait eserde, “Dertleri zevk edindim bende neşe ne arar…” derken iç çekmeyenimiz var mıdır? Tüm bu eserleri, Anadolu ozanlarının ezgilerini dinlerken acıyı hissetmeyenimiz olabilir mi? Bunca derdimiz varken çoğu zaman sorunların kaynağına inmeyi, sorgulamayı ihmal ediyoruz ya da olaylara çok farklı bir açıdan yaklaşıp konunun özünü yitiriyoruz. Cumhuriyet neden ilan edildi? İnancıyla, kimliğiyle, çocuğu, kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla bağımsız ve özgür bir toplum olabilmek için değil mi? Peki aradan geçen bir asra rağmen bugün toplumun bir kesimi neyi tartışıyor? Kadının özgürlüğünü! 6284 sayılı "Ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanunun" aile içi huzuru ve birlikteliği bozduğu iddiasıyla kaldırılmasını gündeme getiriyor! [caption id="attachment_319781" align="aligncenter" width="810"] Kadına şiddete hayır[/caption] Kadın cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, sadece bu yılın “Ocak Ayında Erkekler Tarafından 31 Kadın Öldürüldü, 25 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu!” Üstündeki yaprağı atıp çul çaputtan oluşan kıyafete geçeli bir asır bile olmamış bazı Afrika ülkelerinde kadınların yol kenarlarında el yapımı ahşap heykelimsi objeleri satıp karnını doyuracak üç beş kuruş kazandıktan sonra tezgah olarak kullandığı karton kutuların içinde uyuduklarına tanık olmuştum. Orada bile kadının rızası olmadan tecavüze yeltenenlerin sayısı giderek azalırken 21’nci yüzyıl Türkiye’sinde hala yetişkinlerin bilgisi dahilinde, 6 yaşında bir kız çocuğa gelinlik giydirilip 29 yaşındaki bir erkeğe eş olarak ailesi tarafından verilmesini tartışmamızdan, bu konudaki davada duruşmaların ertelenmesinden, yurttaşların önemli bir kesimi hicap duyuyor. Nerede kamu vicdanı? Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı "ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanun" kapsamına baktığımızda yasa ile, kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve onları şiddetten koruyan özel tedbirlerin öngörüldüğünü görmekteyiz. Yasa, şiddet kavramını; kişinin, fiziksel, psikolojik, cinsel ya da ekonomik bakımdan zarar görmesiyle veya acı çekmesi ile sonuçlanan yahut sonuçlanması muhtemel hareketleri, tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi şekilde engellenmesini içeren tutum ve davranış olarak tanımlamış. Bu çerçevede 6284 sayılı Yasa ile şiddete maruz kalan kadına şu haklar sağlanmış; “Sığınak talep etme, şiddet gören ya da tehdit altında olan kadınlar geçici koruma (yakın koruma) talep edebilme, şiddete uğrayan ya da tehlikede olan kadın; şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını, kendisine yaklaşmasının engellenmesini, adresinin gizlenmesini, kimlik ve ilgili diğer bilgilerin değiştirilmesini isteyebilme, şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesini, geçici velayet ve tedbir nafakası, geçici maddi yardım, oturduğu eve aile konutu şerhi konulmasını talep edilebilmesi ve herhangi birinin şiddete maruz kaldığını tanık olanların yasaya göre, durumu 155’i arayarak şikayet ya da ihbar da bulunabilmesi.” Çağımızın en büyük sorunlarından birinin kadına şiddet ve aile içi şiddet olduğunu hala toplumun tamamına anlatamamış olmak bile çok düşündürücü. “Yasa aile içi şiddet yaşandığında, bireyleri koruma altına alıyor. Şiddete maruz kalan kişi polis ya da jandarma merkezlerine gitmek sureti ile şikayetçi olarak korunma talep edebiliyor. Aile içi şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kişiler, bu durumu Cumhuriyet Savcılıklarına bildirerek bu konudaki önleyici-koruyucu tedbirlerin alınmasını sağlıyor. Aile içi şiddete maruz kalan kişi, bu durumu belgelendirme adına en yakındaki sağlık kuruluşuna da müracaat edebiliyor. Kadın hakları ve korunması için, konuk evleri ve sığınma evleri, rehberlik ve danışma hizmetlerini de yürütüp soruşturmacı birimler (Savcılık, polis-jandarma) ile irtibat halinde bulunuyor. Ayrıca şiddete maruz kalanlara ücretsiz danışma hizmeti veren ALO 183 Sosyal Destek Hattı, ilgili sivil toplum kuruluşları ve barolar bünyesinde bulunan kadın danışma merkezlerine de başvurabiliyor.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesini feshederken, kararını “6284 zaten var” şeklinde savunmuştu. İktidarın ve muhalefetin önemli bir kesimi 6284’ün kadının şiddete karşı korunması için “hayati bir yer taşıdığına” vurgu yaparken, Yeniden Refah ve HÜDA PAR cephesi yasanın “aile içi huzuru ve birlikteliği bozduğunu” iddia ediyor. Bakalım önümüzdeki dönemde kadını toplum yaşamında erkeğe bağımlı kılıp ikinci sınıf insan konumuna indiren anlayışın bu hassas konudaki hamlesi nasıl olacak.