Şükrü KARAMAN Türkiye, bir yanda depremin yaralarını el birliği ile sarmaya çalışırken, diğer yanda kurak geçen günlerin kaygısını yaşıyor. Mart ayına gelmemize karşın t...

Şükrü KARAMAN Türkiye, bir yanda depremin yaralarını el birliği ile sarmaya çalışırken, diğer yanda kurak geçen günlerin kaygısını yaşıyor. Mart ayına gelmemize karşın tarım ve barajlar açısından son derece önemli kar ve yağmuru yeterince göremedik. İlkbaharın eli kulağında, barajlar neredeyse boş. Şubatta yağan kar yetersiz kaldı, toprak suya kavuşamadı. Tarım ve gıda için toprağın suya doyması gerekiyor. Yaşam ile doğanın can damarı olan su ve kaynaklarının tükenmesi gelecekte olası felaketin habercisi. Deprem, sel, yangın kadar yaşamı tehdit eden ötelenemeyecek doğal afet kuraklık. Su kıtlığına ilişkin veriler tehlike çanlarının çaldığını ortaya koyuyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, ülke genelinde ocak ayında yağışlar normaline göre yüzde 52 azalarak son 22 yılın en düşük düzeyinde kaldı. Metrekare başına geçen yıl ocakta 87.3 kilogram olan yağış miktarı, bu yılın aynı ayında 33.2 kilogram olarak gerçekleşti. Bölge genelinde yağışlar normal düzeylerin çok altında kaldı. En fazla azalma Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülmekle birlikte ülkenin tümünde eski bol yağışlar olmadı. Yağışların azalmasıyla birlikte kuraklık da belirgin şekilde kendini göstermeye başladı. Bilimsel olarak “olağanüstü kuraklık” diye nitelendirilen ileri düzeydeki kuraklıkla karşı karşıya Türkiye. Gidişat iyi değil. Her yıl da kötüleşiyor. Sonbahar ve kış mevsiminde beklenen yağışların gerçekleşmemesinden ötürü su havzaları ve barajlar kurudu. Televizyon ve gazetelerde kentlere içme suyu sağlayan su birimlerindeki kaygı verici çorak görüntü ve haberler yer alıyor. İsraf, bilinçsiz tüketim ve tarımda yer altı sularının hoyratça kullanılmasından dolayı son iki yılda 100’e yakın göl, gölet ve su havzası kuruyarak işlevini yitirdi. İstanbul’a su sağlayan barajların durumu korkutucu. Şubat ayında yağan kar sayesinde barajlara az da olsa su geldi. Lakin hala yeterli değil ve megakent için tehlike kapıda. Diğer büyük kent ve illerde de aynı durum söz konusu. Yağışsızlıktan ötürü tarım ve üretim kaygısı yaşanıyor. Çok pahalı olan meyve ve sebze fiyatlarının bu gidişle yaz mevsiminde ucuzlaması olası görünmüyor. Küresel iklimin yanı sıra bilinçsiz ve gereksiz tüketim su kaynaklarını bitirdi. Suyu daha verimli kullanmak zorundayız. Aksi halde bedelini yakın gelecekte gıda krizi olarak ödeyeceğiz. Umudumuz ilkbahar aylarındaki bol yağışa kaldı. Ülkenin önümüzdeki günlerde yağışlı havanın egemenliği altına gireceği açıklandı. Umarım gerçekleşir. Eğer bol yağış olmazsa yaz mevsiminde ciddi su kıtlığı bizi bekliyor demektir. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da etkisini gösteriyor kuraklık. Yani küresel sorun su yoksunluğu. Bu doğrultuda verimli su politikasını saptayıp, önlemler almak ve tüketiciyi bilinçlendirmek zorundayız.